Şeyma Öztürk

Şeyma Öztürk
@tuhafbirkiz
“Beni hor görme kardeşim Sen altınsın ben tunç muyum? Aynı vardan var olmuşuz Sen gümüşsün ben sac mıyım?” {Âşık Veysel}
"Sürgün yeri olan kadın kolları vardır, ama kimileri de anayurt toprağı gibidir."
Reklam
"Hayat seni istediğin kadar ürkütsün, canını yaksın, en yakınların çirkin maskeler taksınlar... Hayat bu, de kendi kendine, ikinci kez çağrılmayacağım bir oyun, bir zevkler ve acılar oyunu, bir aktör ve bir gözlemci olarak sonuna kadar oyna, gözlemcilik daha iyidir, ne zaman istersen bırakabilirsin."
"Çok eskiden halifelerden biri tıpkı senin gibi çok bağlı olduğu annesini yitirmiş. Hiç durmadan ağlıyormuş. Bilge biri ona yaklaşmış, 'İnananların sultanı' demiş, 'Ulu Tanrı'ya şükretmelisin ki, arkasından senin ağlamanı sağlayarak onu yüceltti. Senin arkandan onu ağlatsaydı, o sefil olacaktı.' O nedenle Tanrı'ya sıralı olan her şey için şükredelim ve O'nun iradesine güvenelim. Tanrı bizi sırasız olaylardan korusun!"

Reader Follow Recommendations

See All
"Oysa insan mütevazı, ağırbaşlı, sakin bir hayat arkadaşının yanında ne rahat uyur. Akşam yatarken, sabah uyanırken aynı sevimli bakışı bulacağından emindir. Yirmi otuz yıl sonra insan, kendi sıcak bakışına cevap veren uysal, sıcak, sevgi dolu bir bakış görür, ölünceye kadar da hayat böyle geçer."
"Kurnazlık bozuk para gibidir: Onunla büyük şeyler satın alınmaz. Bozuk para ile bir insan ancak birkaç saat yaşayabilir. Kurnazlıkla bir şeyi gizleyebilirsiniz, bir adamı aldatabilirsiniz ama onunla geniş bir ufka varamazsınız, büyük olayları bir sonuca götüremezsiniz. Kurnazlık kısa görüşlüdür: Burnunun ucundakini iyi görür fakat çok defa insanı başkaları için hazırladığı tuzağa düşürür."
Reklam
" Yalnız dar kafalı kadınlar kurnazlığa başvurabilir. Zekâları doğru işlemediği için kurnazlık yolu ile günlük meselelerini çözmeye çalışırlar, hayatın büyük yollarının nereye gittiğini göremeden kendi küçük düşüncelerini bir dantela gibi örerler."
"Bir adamın içi merhametle, adaletle dolup taştı mı, kalbini tertemiz etti mi, nefsini tezkiye etti mi, zaten kitaptan okuyacağını artık kendi içinde bulur, oradan okur. Bilgi kitaptan öğrenilmez. İnsanın içinde zaten vardır. İç dünyasında, gönlünde derinleştikçe, derûnundaki o bilgiye ulaşır. Her şey insanın içinde var. Yoksa o bilgileri kitaplara yazanlar nereden bulup yazıyorlar? Gene içlerinden buluyorlar. Derinliklerinden çıkarıp yazıyorlar, gönülden. Sen kitaptan bir şey okuduğunda, dışarıdan bir şey öğrenmiş olmuyorsun ki, o şeyi kendi içinde, daha evvel, az çok bilip sezdiysen, hah diyorsun; kitapta yazanla, gönülde gezen, birbirine uyunca, tanış çıkınca, hah anladım diyorsun. Yoksa anlamak nedir? Kitap sana ne öğretir? Bir insan kendi içindeki dağları kazıp da kendi gönlündeki hazinelerle, kendi canındaki definelerle tanışmamışsa, kitapta mücevhere bile rastlasa, zaten onun kadrini bilemiyor ki, taş sanıyor. Peki kitap okunmayacak mı? Okunacak. Bazı kitap haritadır, pusuladır, kandildir, içindeki defineyi bulmana yardımcı olacak, yolunu ışıtacak. Ama içteki defineyi tanımamış olan, dışta cevher bulsa, onu taş sanıyor. Mesele içtedir. Okumaktan mana ne demiş ya Yunus."
"Önemli olan sevilmek değil, sevmektir. Önemli olan merhamet edilmek değil, merhamet etmektir. Mazluma niçin üzüleceksin, niye ona sahip çıkacaksın? Tanımıyorsun belki onu. Kim bilir kimdir, nerde yaşıyor, adı nedir, bilmiyorsun, başka ülkede diyelim, haberlerde izliyorsun. Onu tanımıyorsun ama hakkı tanıyorsun; o yüzden sahip çıkacaksın mazluma."
"Hani bildiğin hikâye, adamın biri kalkmış hacca gidiyormuş, yolda bir şeyhe rastlamış. Şeyh sormuş: Nereye gidiyorsun? Mekke'ye. Niye? Kâbe ordadır. Kâbe nedir? O'nun evidir. Ne yapacaksın O'nun evini? Tavaf edeceğim. Kaç paran var? Yüz dinarım var. Ver o yüz dinarı bana, şu tekkedeki garibanlara çorba içirelim, sen de benim etrafımda yedi kere dönüver! Şaşırmış bizim yolcu: ne demek şeyh efendi demiş, olur mu hiç öyle şey? Olur evlâdım olur, demiş şeyh; Kâbe O'nun evidir, o evi Ibrahim'e yaptırmıştır ama orda hiç oturmamıştır. Gönül de O'nun evidir; üstelik onu bizzat kendi yapmıştır ve oradan hiç çıkmamıştır."
" Mesele hep aynı yerde kilitleniyor. Fiiller düşüncelere yetişemiyor. Olgun adamda fiillerle düşünceler at başı gidiyor; gönlünü mamur kılıyor, fabrikayı gönlündr kurmuş, muhabbet üretiyor, merhamet üretiyor, adalet üretiyor. Ama olgun adam nerde? Gönüller hep köy olmuş. Köyde değirmen bile yok, fabrika ne arasın? Çünkü kişi, oranın köy olmasına razı olmuş. Gönlünü mamur bir ülke yap ki insanlığa da bir faydan dokunsun, hanlar; hamamlar, kervansaraylar inşa et ki, gelen geçen memnun olsun, mesrur olsun."
Geri1359
5.4k öğeden 5.4k ile 5.4k arasındakiler gösteriliyor.