Herkesin taş ata ata doldurduğu bir
kuyuyu andırıyordu gözleri; üzerine düşen hiçbir ışığı yansıtmıyordu. İncelik, saygı ve iyilikle beslenen bir kabalıktı. Yankısız kala kala hayatın dışına düşmüş bir sevgi, zehiri kana karışmış bir umut ve yanıla yanıla tükenmiş bir güvenin açtığı boşluk üzerine kurduğu dünyanın katılığı ile mağrurdu.
Alışveriş merkezlerinde gönülleri arzu ile titreyen insanlar, diskoteklerde parlak ışıklar altında hasretle birbirlerine bakan gençler ve halkonunda kafası dumanlanıp gözleri dalan "bilinç altı dervişi" kardeşimiz, hepimiz istisnasız aynı arayış içerisindeyiz. İçinde sıkışıp kaldığımız bodrum katların kasvetinden kurtulup daha ferah ve aydınlık katlara çıkarak hakikate yaklaşmak... Bu amaca ulaşabilmekse sadece bu âlemde mümkün. Eğer içinde bulunduğumuz zaman ve mekân boyutunda, müşahede vasıtasıyla insan ve eşyanın sırrını çözüp hakikatine derinliğine nüfuz edebilirsek sonsuzluğun kapısı bize aralanacaktır. Yoksa körlerin el yordamı ile çevrelerini yoklamaları gibi, bu arayısın peşinde, acılar içerisinde ömrümüzü tüketmiş olacağız.
Yabancılar için kasabalar birbirine benzer. Kasabada yaşayanlarsa, sayılmayacak kadar değişik özellikler bulurlar kasabalarında. Bir kasabada günlerce kalırsınız. Belediye parkında oturmaktan, derenin kenarındaki gazinoda gazoz içmekten, hükümet meydanındaki çok katlı iki üç binayı görmekten içinize sıkıntı çöker. Tozlu yollardan geçen
“Herkesin taş ata ata doldurduğu bir kuyuyu andırıyordu gözleri; üzerine düşen hiçbir ışığı yansıtmıyordu. İncelik, saygı ve iyilikle beslenen bir kabalıktı. Yankısız kala kala hayatın dışına düşmüş bir sevgi, zehiri kana karışmış bir umut ve yanıla yanıla tükenmiş bir güvenin açtığı boşluk üzerine kurduğu dünyanın katılığı ile mağrurdu. Gülmüyordu da kocaman paletleriyle bir kazı makinesi çimenler üzerinde geziyordu.”
“Aşk ile korku, cam ile taşa benzer.”
Sâdi
Geceler bitti. Yolculuklar bitti. Yeni yerler, yeni sabahlar bitti. Her yerde bin yıllık bir aşınma, solgun zaman kokusu. Senden önceki haline döndü kalabalık. Gamzeli sular yürürdü dünyaya, kirpiğin kaşına her değdiğinde. Ben deniz derdim hazla, gökyüzü niyetine bakardı başkaları. Kimsenin sesinde bulut