Onun için rol yapmak, bildiğini görmezden gelmek kolaydı çünkü rol yapmanın kendisi kolaydı genelde: Arkadaştılar çünkü, birlikte olmaktan hoşlanıyorlardı, Jude'u seviyordu, birlikte bir hayatları vardı, onu çekici buluyordu, onu arzuluyordu çünkü. Ama bir gün ışığında, belki acakaranlık ve seher vakti tanıdığı Jude vardı, bir de her gece birkaç saatliğine arkadaşının bedenini ele geçiren Jude; bu ikinci Jude'dan bazen korkuyordu ki, gerçek Jude da o Jude'du: Evlerinde yalnız bir hayalet gibi dolaşan, acıdan gözleri büyümüşken jileti koluna ağır ağır çekmesini izlediği, ne kadar güvence verirse versin ve ne kadar tehdit savurursa savursun asla ulaşamayacağı o Jude. İlişkilerini gerçekte o Jude'un yönettiğini, o varken Willem'in dahi onu kovmayı başaramadığını hissediyordu kimi zaman. Ama inadı inattı: Sevgisinin gücü, kuvveti, dirayeti sayesinde onu sürecekti buradan. Çocukça olduğunun farkındaydı ama bütün inatlar çocukçadır. Bu konuda da inadı tek silahıydı. Sabır, inat, sevgi: Bunlardan birinin yeterli olacağına inanmak zorundaydı. Ne kadar eskiye dayansa da, ne kadar uzun süredir yapılsa da Jude'un tüm alışkanlıklarından daha güçlü çıkacaklarına inanmak zorundaydı.