"O günlerde bunun garip bir şey olmadığını unutma. Anlaman zor, biliyorum ama o günlerde şehrin her yerinde her gün görülen standart bir sahneydi bu. Yahudiler sıklıkla sokaklarda yakalanır ve bazen hemen oracıkta vurulurdu. Cesetler bir iki gün orada kalır, sonra kaldırılırdı. Bu çiftin, sorgulanıp işkence görecekleri ve infaz usulü kafalarından vurulacakları ya da tavandan sarkan bir piyano teliyle asılacakları Nyilas parti evine götürüldükleri kesindi. Ya da ikisini de vurup asacaklardı, bu onların en sevdiği usuldü. Nyilas bir grup Yahudiyi Tuna Nehri'nin kıyısına götürüp vurur ve buz gibi sulara atardı. Bazen üç Yahudi birbirine bağlanır, yalnızca biri vurulur ama hepsi suya atılırdı. Diğer ikisi boğularak ya da soğuktan donarak ölürdü.."
Sayfa 37 - Pegasus YayınlarıKitabı okuyor
Olur mu böyle olur mu Kardeş kardeşi vurur mu Tuna Nehri Akmam Diyor
Reklam
Attila, 451 Ocak Şubatında ordusunu Macar ovasında topladıktan sonra yolda üzerinde Ren Nehri'nin sağ sahilindeki Cermenleri de ordusuna katarak Galya'ya doğru harekete geçti. Ren'i geçtikten sonra Galya'nın henüz Romalılar elinde bulunan ve Romalı Soylu(patrice) Actius tarafindan idare edilen kısmına hücum etti. 7 Nisanda Metz şehrini yaktı ve Orléans'ı gelip muhasara etti. 14 Haziranda şehir, Actius'un kumandasındaki Roma ordusunun ve Kral Teodorik (Théodoric) in idaresindeki Vizigot ordusunun gelmesiyle kurtuldu. Attila, Troyes'e doğru ricat etti. Troyes'in batısında Campus Mauriacus'da Romalılar ve Vizigotlar tarafından galibi belirsiz diyebileceğimiz fakat buna rağmen sonuç itibarıyla Batı âlemini kurtarmış olan çetin bir harple durduruldular (451 Haziran sonu). Bu başarısızlıktan sonra Attila, Tuna'ya doğru ricat eyledi ve burada kışladı. 452 ilkbaharında İtalya'yı istilä etti. Fakat sonunda zapt ve tahribe muvaffak olduğu Aquilée muhasarasıyla fazla oyalandı. Milano ve Pavi'yi de alarak Roma üzerine yürümek niyetinde bulunduğunu ilân etti. İmparator Valentinien III, az evvel şehirden kaçmış bulunuyordu Mamafih Attila bu dünya payitahtına hücum edecek yerde, kendisine bir vergi ile beraber Sezarların kızı Honoria'nın izdivacını vaat ve teklife gelmiş olan Roma Piskoposu Aziz Büyük Leon'un (Saint Leon le Grand) sözlerine kulak verdi (6 Temmuz 452). Bu sefer de yine Panonya'ya döndü ve burada 453 senesinde vefat etti.
Attila fütuhatına başladı...
Alanların ve Ostrogotların inkıyadı ve Vizigotların muhacereti Hunları, Urallar'dan Karpatlara kadar uzayan bütün ova mıntıkasının hakimi vaziyetine getirmekte idi. Karpatlar'daki boğazlardan yahut Elak ovasından sonra Macar ovasını işgal ettiler. Burada Gepidler onların tabiiyetine girdi. Bu hakimiyetlerini buradan Tuna'nın sağ sahiline bile teşmil ettiler (405-406). Bu tarihlerde Rouas, Rougas veya Rougila, Muncuk (Moundzouk veya Moundioukh) ve Oktar adlı üç kardeş reisin idaresinde üç kola ayrılmış görünmektedirler. 425 senelerine doğru bu üç kardeş aynı zamanda saltanat sürmekte idiler. 434'de bu üç kolun Muncuk'un iki oğlu Bleda ve Attila tarafından idare edildiğini görmekteyiz. Bleda, Attila tarafından çok çabuk bertaraf edilmiştir. İşte bu sırada Attila fütuhatına başladı. Daha 441'de Doğu İmparatorluğu'na harp ilan ederek Tuna'yı geçti, Sırbistan'daki Morava Nehri'ni mansabına doğru takip ederek Niş (Nisch, Naisus)'i aldı; Filibe (Philippopolis)'yi yağma etti ve keza yağmaladığı Lüleburgaz (Arcadiopolis)'a kadar Trakya'yı harabeye çevirdi. 448 sulhünde İmparatorluk kendisine Tuna'nın güneyinde bugünkü Belgrad'dan Ziştova(Chistova)'ya uzanan ve Niş yüksekliğine kadar gelen bir arazi şeridini terke mecbur oldu.
John Maynard Keynes’ten Nefretimin Yirmi Sebebi
Vals bir üniforma altındaki benzersiz heyula Yavru gitmiş ıssız kalmış perilere Üniforma mecburiyeti koymuşlar Yine de hiçbiri alttan alta benzemiyor diğerine Karakoncolosların hangi sebebe binaen Soylu sayıldıkları adeta İzahtan vareste Emrine aldığı şifrecinin dul kaynı Vals gibiydi görsen kana batmış hamaylı gibi Lehistan’da ziyafet çizmeli
120 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Bir varmış bir yokmuş
Doğrusunu söylemek gerekirse belki de bu ülkede en şanslı kuşak bizim 77 kuşağı idi. Yaşamın içinde her türden lezzeti tatmış tat almıştı. Düğünler gormüş, bayramlar yaşamış, panayirlarin da eğlenmişti. Mahallede kurulan çocukluk arkadaşlikları, komşuluk ilişkileri ölümsüzdü. Komşu evlerden çıkan cenazelerin acısı tüm evlerden duyulur acılar
Adakale Türk Masalları
Adakale Türk MasallarıIgnac Kunos · Dorlion Yayınları · 20224 okunma
Reklam
seni de vururlar bir gün ey acı
meclis kürsüsünden konuşan bu adam kim? üsküdür kız lisesinde okuyan genç kız çantasında kimin fotoğrafını taşıyor
240 syf.
7/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Seyahat ve polisiyenin buluştuğu bir kitap
Kitap Jules Verne'in ölümünden sonra oğlu tarafından derlenmiş. Gayet başarılı bir polisiye-seyahat kitabı. Ödüllü balıkçı Ilia Krusch ve Ulm şehrinde tanıştığı arkadaşı Bay Jaeger'in Tuna Nehri boyunca yaşadıkları macera konu ediliyor. Mekan tasvirleri mükemmel. 19. yüzyılın son çeyreğinde geçen olaylar, o dönem devletlerinin siyasi sınırlarıyla beraber anlatıldığı için ayrı bir keyif veriyor insana. Keyifle ve merakla okudum. Kitap, sonlarına kadar soru işareti bırakıyor akılda.
Güzel Sarı Tuna
Güzel Sarı TunaJules Verne · Alfa Yayıncılık · 2015307 okunma
Tuna nehri akmam diyor Etrafımı yıkmam diyor
Bütün bu erkekler Katerinayı yoruyorlardı. Tuna nehri üzerinde harp varken bunlar ne boş işlerdi! Katerina etrafındakilerden bıkmış, usanmıştı.
Reklam
..Tokatlı Gazi Osman Paşa tarafından savunulan Plevne'de odaklandı. Osman Paşa, elindeki 47.000 askerle, Grandük Nikola kumandasındaki 135.000 kişilik Rus ve Romen ordusuna karsı beş ay süreyle destani bir savunma savaşı verdi. Ağır kış şartları bastırıp erzak da tükenince Gazi Osman Paşa bir huruç harekâtıyla Rus kuşatmasını yarmak için taarruza kalktı. Yaralandı.. Esir düşen Osman Paşa'ya Ruslar büyük saygi gösterdiler. Gazi Osman Paşa şüphesiz sadece Türk tarihinin değil, dünya askeri tarihinin de en büyük kumandanlarından biridir... Artık Tuna türküleri ağıtlardır: Tuna nehri akar gider, Etrafinı yıkar gider Gözü yaşlı Osman Paşa Plevne'den çıkar gider.
Sayfa 48 - Doğan Kitap
Eski çağlardan bu yana tüm toplumlar, suya diğer temel maddelerden daha farklı, kutsal özellikler atfederler. Örneğin Tuna nehri Slavlar için, Nil, Mısırlılar için, Ganj nehri Hindular için kutsaldır... Hristiyanlar vaftiz edilir, Müslümanlar abdest alır, okunmuş su ile şifa bulunmaya çalışılır, suya bakarak kehanetler yapılır... Dünya üzerinde suya kutsal, bazen de majik bir değer vermemiş bir toplum yoktur.
216 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Bu kitap üzerine konuşmaya ne gücüm ne kelimelerim yetecek, ama yine de deneyeceğim. Bir kitaba 10 yıldız verme kriterlerimden biri de şudur; günlük rutinlerimin içinde aklıma her gelişinde içimi bir sevincin kaplaması ve başına tekrar oturmayı iple çekmek. Bunda öyle bir şey olmadı tabi, çünkü başından o kadar bile kalkamadım. Öncelikle şunu
Katalin Sokağı
Katalin SokağıMagda Szabo · Yapı Kredi Yayınları · 2016407 okunma
Münadiler, İstanbul'un dört bir yanına dağılıp taht ve devletin O'nun olduğunu ilan edecek, üç şerefeli minarelerden O'nun adına ezanlar okunacak, üç tuğlu imparatorluk bayrağı O'nun isminin şerefiyle dikilecek, Tuna boylarından Nil Nehri'ne kadar dünyaya yayılmış olan tebaası O'nun tahta çıkışı onuruna şölenler yapacak ve düşmanın yüreğine korku salan kudretli ordusunun leventleri "Padişahım çok yaşa!" haykırışlarıyla yeri göğü inletecek, mehterhaneler O'nun için vuracak, kuyumcular O'nun tuğrasını taşıyan altın ve gümüş paralar kesecek, dünyanın bütün kralları O'na elçileriyle hediyeler gönderecekti. Şimdi, yıllardır kendisi için bir mezara dönmüş olan saray, ak sakallı vezirleri, şeyhülislamı, âlimleri, paşalarıyla önünde birer birer secdeye varıyordu. O zaman saray koridorlarında çınlayan müthiş bir kahkahayla yüreğine kök salmış olan karanlık zehirli tortuları içinden söküp attı ve hepimizi tek tek süzerek, kanımızı donduran şu cümleyi söyledi: "İlk önce hanginizi katletsem acaba!"
Sayfa 92
843 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.