Bir Türk'ün gönlünde dağ varsa Balkan'dır, nehir varsa Tuna'dır.
Sayfa 170 - İstanbul Fetih Cemiyeti 1950
Musa ve etrafındakiler kaçarken denizin yarılması olayı da, Pers kralı Kirus'un Fırat'ı geçerken nehrin yarılmasına benzemektedir. Öykü şöyle: Babil kralı Nabukadnezar birçok savaş yapmış, birçok yeri idaresine almış. Filistin'i de alarak çok zengin olmuş. Fakat Moradah adında haylaz, işe yaramaz bir oğlu varmış. Hazinesini ona bırakmak istemiyormuş. Onun için bakırdan bir sandık yaptırıp, içine ne kadar altını, gümüşü varsa doldurmuş ve bir gece gizlice Fırat'ın içine bırakmış. Sandık o ağırlıkla dibe çökmüş. Bir süre sonra Persler Babil'i almışlar. Kral Kirus, Babil Kralı'nın sürgün olarak getirdiği İsrail tutsaklarının ülkelerine dönmelerine izin vermuş. Buna sevinen İsrail tanrısı bu iyi kralı ödüllendirmek için, Kirus Fırat'tan geçerken,nehrin sularını yarmış, sandık ortaya çıkmış. Onu alan Kirus da çok zengin olmuş.
PDF Kaynak yayınları, 5. Basım 2008
Reklam
Akıl sağlığının,, “kişinin kendisini en iyi hissetme nehri içinde” kalabilme yeteneği olduğunu söyleyebiliriz
Türklerin tarihinde ve hafızasında Tuna Nehri çok canlı ve günceldir. Bunun en belirgin göstergesi Tuna isminin çok yaygın kullanılmasıdır. Tuna ismi sadece gemi, otel, restorant, cadde ve sokaklara değil Türk Halkının kız ve erkek çocuklarına dahi koyduğu bir isimdir.
Mehir Ve Başlık Parası İlişkisi:
Mehir, evlenecek olan kadının hakkıdır. Babası veya dedesi mehri kadın adına teslim alabilir, fakat ona sahip olamaz. Ancak kadın razı olmadığı takdirde veliye yapılacak mehir ödemesi geçerli değildir. Kadın; küçük, akıl hastası veya bunamış olursa mehir onun adına velisine verilir. Günümüzde “başlık parası” adıyla velinin koca tarafından aldığı para ile çeyiz alınmış veya evlenecek kadına harcanmış olursa bunun mehir olarak nitelendirilmesi mümkündür. Ancak böyle bir parayı kızın babası alır ve kendi özel işleri için harcamış olursa bunun mehir ile ilgisi bulunmaz. Acaba kızın babasının mehir dışında damattan böyle bir parayı alma hakkı var mıdır? Aşağıda, başlık parası denilen bu paranın hükmünü belirlemeye çalışacağız. Ebû Hanîfe ve diğer kimi fakihlere göre, kızın babasının evlenecek erkekten mehir dışında bir şey alması caiz değildir. Osmanlı Devleti uygulamasında başlık parası için “cebrî hibe (zor altında kalanın yaptığı bağış)” hükümleri uygulanmıştır. Buna göre koca, uygun bulduğu takdirde başlık parasını daha sonra rucû yoluyla kayın pederinden geri isteyebilecektir. Ancak böyle bir rücû, aile içinde huzursuzluklara yol açabileceği için belki evliliğin yürümemesi durumunda başlık parasının geri istenmesi düşünülebilir. Nitekim 1917 tarihli Osmanlı Hukuk-ı Aile Kararnamesi’nde başlık parası şu şekilde düzenlenmiştir: “Mehir, evlenen kadının hakkı olup onunla çeyiz yapmaya zorlanamaz. Bir kızı evlendirmek veya teslim etmek için ana) baba veya diğer hısımların, kocadan akçe veya benzeri şeyleri almaları memnûdur” (H.A.K. mad. 89, 90).
"Elimi çekiyorum ağacın gövdesinden. Bir daha bakıyorum yapraklara. İnanmak için. İnanmalı işte. Karşımda duruyor, güneşi durduruyorlar yukarılarda. Tuna nehri akmaz olur mu?"
Reklam
1,000 öğeden 551 ile 560 arasındakiler gösteriliyor.