Çok dikkatli olmalısın bu softaların arasında... Ülkemize matbaanın gelişini yüz yıl engelleyenlerin torunlarıdır bunlar... Her türlü hileyi çok iyi bilirler... Bir yerde ışık gördüklerinde yaptıkları ilk iş hemen o ışığı karartmak, hatta yok etmektir.
Fareli Köyün Kavalcısı gibi sokaklarda ney çalarak gezecek halim de yoktu doğrusu... Tozuttuğum belgelenmiş olurdu ki, bu durum zaten üzülmekte olan babamı daha da yıkardı.
Reklam
Esir iken mümkün müdür ibadet? Yatıp kalkıp ATATÜRK'e dua et! Senin gibi dürzülerin yüzünden, Dininden de soğuyacak bu millet!
İzmir ha!... Deniz vardı sevindim... İzmir... İzmir, baskıya ve zülme karşı olanların sürgün yeri... Neredeyse bu anlamda bir başkenttir İzmir... Kimler sürülmemiştir ki İzmir'e?
Aslında ömür dediğiniz nedir ki? İçi su dolu bir fıçı... Bu suyu azar azar kullansan da biter, hepsini birden boşaltsan da... Yetmişüç yıl sürdü fıçıdaki suyu tüketmem.
(Neyzen, tabuta girer... Tıpkı açtığı gibi kapatır kapağı... İnlemeler haykırışa dönüşmüştür neredeyse...) 10 Eylül 1998, İstanbul. SON
Reklam
Zelzele, yangın, dayak, kurşun musallat olsada, Şu mutlu günler hakkında halen kuşkudayız, Barış içindeyken bile devri iktidarda, Yine savaş varmış gibi her gün şehit gömmekteyiz!
Oh be! Ne kadar da rahatlıyorum... İyi geliyor değil mi? Ancak bunlar kişisel sövmeler... Yavaş yavaş bir şeylere de dokunmak gerek... Bunun için en iyisi yabancıları, başka ülkeleri seçmek... Başka ülkelere, onların insanlarının dinlerine imanlarına söversen kimse baskı yapmaz sana... Çünkü onlar başka ülkeler ve başka insanlardır...
Kime sordumsa seni, doğru cevap vermediler. Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus dediler. Kimliğini öğrenmek için partiye ettim telefon. Bizdeki kayda göre o şimdi mebus dediler!
Özellikle para insan elinin kiridir... İhtiyacımdan fazlasını hep dağıtmışımdır... Üstelik köpeklerin kuyruğuna bağlayıp salmışımdır sokaklara parayı...
Reklam
İstanbul sisler içinde o gün... Ne kadar zor bir şeydir insanın ülkesini terk etmek zorunda kalması... Bunu ancak yaşayan bilir...
Bu analar ne gariptirler ve ne kadar benzerler birbirlerine... Hiçbir zaman büyüyemeyiz onların gözünde...
Düşeli derd-i fırakın ile sevdaya, mey'e, Müptelayım, deliyim, sinmişim esrar-ı ney'e... Feleğin kahpe başında paralansın parası, Ben güzel sevmeye geldim, değil ekmek yemeye! Şimdi de kalmadı paranın gözümde değeri, Kirli ellerde görünce paradan iğrendim!
Yani bir alay eşşekti bunlar ve anlamıyorlardı hoşaftan..
İnsanı hayvandan ayıran en belirgin özellik, birinin derdini söyleyebilmesi diğerinin ise söyleyememesidir.
188 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.