Muhyiddin Arabî Kalbe İşleyen Zikir Muhyiddin Arabî Hazretleri, şöyle anlatır: “Bir gün Tunus Limanı’nda idim. Vakit geceydi. Kıyıya yanaşmış gemilerden birisinin güvertesine çıktım. Etrafı seyretmeye başladım. Denizin üzerinde ay doğmuş, fevkalade güzel bir manzara teşkil ediyordu. Bu manzarayı, Cenab-ı Hakk'ın her şeyi ne kadar güzel ve
İcăre sertifikaları
İcăre sertifikaları ise banka veya diğer finansal kuruluşlar tarafından gayrimenkul yahut kullanım ömrü uzun olan (uçak, gemi gibi) araç-gereçlerin alınıp kiraya verilerek değerlendirilmesi sürecinde kaynak temini amaçlı çıkarılmıştır. Banka maliyet ve muhtemel kira gelirini hesaplayıp projeyi menkul kıymetleştirerek yatırımcıya arz eder, gerekli sermayeyi toplayıp ilgili gayrimenkulü yahut aracı satın alıp işletmelere belli bedel karşılığında kiraya verir. Kira gelirlerini projenin yöneticisi sıfatıyla belli aralıklarla sahiplerine kazanç olarak aktarır. Suud-Tunus Finans Kurumu 1970'li yıllarda bu yöntemle sertifika ihracında bulunmuştur (Bayındır, 2015, s. 91-95).
Reklam
Jerónimo, Tunus'taki diğer Hıristiyanlardan kötü masalları anımsatan söylentiler duyar. Kulaktan kulağa dolaşan bu tüyler ürpertici iddiaya göre Türkler İstanbul'a götürdükleri seçilmiş esirleri Karadeniz sahilindeki kulelere kapatıp ölene dek orada tutmaktadırlar. Diğer kralların süslü püslü kafesler içinde aslanlar ve nadir kuşlar besledikleri gibi, Büyük Türk de ahşaptan bir kafes içinde seçilmiş adamlar beslemektedir güya. Bunu duyunca Jerónimo doğal olarak umudunu kaybeder. İşte o anda kendisini kafesteki kuş gibi hisseder. Ayrıca daha kötü şeyler de çalınmıştır kulağına. Burası pek soğuktur, bir kerede ölmesinler diye esirlerin önce ayaklarını keserler! Bu karanlık efsanelerle gerçek arasındaki çizgi zaman zaman çok ince olabiliyordu. Zaten esirlerin yaşam koşulları yeterince korkulu bir masaldı.
Sınıfların duvarlarına asılan haritalarda, bu büyük imparatorluğun toprakları, toz pembe bir renkte gösterilirdi. Bu topraklar bana dünya kadar geniş görünüyordu. Ama onları gene de dar buluyordum. Afrika'nın ortasındaki Büyük Sahraya kadar Trablus-Bingazi (Libya), sonra Habeşistan’a kadar Mısır, Sudan bu toprakların içinde görünüyordu. Hatta Tunus beyliği bile pembe bir çizgi ile sınırlandırılmıştı ki, bu rengin manası bir nevi himayeydi. Sonra Hint denizine kadar Yemen ve bütün Arabistan kıtası bizimdi. Irak, Suriye, Sina ve nihayet İran ve Rus sınırlarına kadar Anadolu bu topraklara dahildi. Girit’ten, Kıbrıs’tan Ege adalarından başka, bütün Trakyalar, bütün Rumeli vilâyetleri devletimizindi. Hatta Balkanlarda Bulgaristan’ın yarısı da bu himaye çizgisi içinde bizim sayılırdı. Makedonya’nın ve Arnavutluk’un Ötesinde Bosna-Hersek kıtası da pembe renge boyanarak, imparatorluğun sınırı Sava’ya, Dalmaçya’ya kadar uzatılırdı. ..
İlk Medreseyi (Üniversiteyi) Kur'an Müslüman Kadın
Fâtıma el-Fihrî, günümüzde Tunus sınırlarındaki Kayravan'da doğan ve 859 yılında Fas'ın Fes şehrinde inşa edilmiş Karaviyyîn Camii ve medresesinin kurucusu. Fâtıma el-Fihrî'nin caminin kurucusu olduğu hikâyesi İbn Ebu Zer tarafından Rawd al-Qirtas eserinde anlatılır
GONZALO
Ve şöyle demeli, tek bir seyahatle Tunus'ta eşini buldu Claribel; Öldü, boğuldu sanılan kardeşi Ferdinand'a Dünyalar güzeli bir eş sunuldu; Prospero ise ıssız bir adada dukalığına kavuştu, Biz de aklımız başımızda değilken kendimizi bulduk.
Sayfa 99
Reklam
Tunus halkını korku içinde yaşatan materyalist lideri Habib Burgiba
"Etrafında toplanarak kurtuluş mücadelesine katılan Müslüman halkın hiç birisi Burgiba'nın bir sosyalist olduğunu bilmiyordu. Her şey iktidara geçince anlaşıldı ve binlerce Müslümanı katletti." (İbn-i Kasım)
Sayfa 105Kitabı okudu
324 syf.
·
Puan vermedi
·
13 günde okudu
"Kızıl Sultan " Abdülhamid
Esere başlamadan önce üzerinde fazlasıyla durduğum Abdulhamit dönemine değinmek istiyorum . II.ABDÜLHAMİD DÖNEMİ; Tahta geçen II. Abdülhamid Osmanlı Devleti'nin 34. Padişahı ve 113. İslam halifesidir .(1876-1908) yılları arasında 33 yıllık bir hüküm sürmüştür. Kanun-i Esasi'nin hazırlandığı , meşrutiyetin ilan edildiği ,
Kaplanın Sırtında
Kaplanın SırtındaZülfü Livaneli · İnkılap Yayınevi · 20229,6bin okunma
200 syf.
·
Puan vermedi
!spoiler içerir!
Nedense
Perihan Mağden
Perihan Mağden
'in bu kitabını korkarak, ürpererek okudum. Kitabın diziye özel baskısının arka kapağında yazan cümledeki gibi: "Kırık bir kalbin romanı, aynı zamanda tekinsiz bir gerilim." O tekinsizlik yoğun ve başarılı bir şekilde nakşedilmiş. Anne ile kızının kaçış hikayesi bu. Romanın adını herkes kendine göre yorumlayabilir.
Biz Kimden Kaçıyorduk Anne?
Biz Kimden Kaçıyorduk Anne?Perihan Mağden · Everest Yayınları · 2023571 okunma
Burası ne turizm için ruhunu hisse senedine çevirmiş Fas ya da Tunus, ne de turizmi müzecilik sanan İtalya ya da İspanya. Burası Türkiye. Burada tanık olduğunuz hiçbir şeyi başka bir yerde göremezsiniz. Burada hayat doğaçlamadır. Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ve bizim gibi yönetilen başka bir ülke yoktur. Ne tarihte, ne de bugün. Bu yüzden, geçmiş deneyimlerinden yararlanabileceğimiz hiçbir örnek yok. Hayatı, birlikte yaşayış biçimimizi, hoşgörümüzü doğaçlayarak yaratıyoruz.
Reklam
Abdülhamid devrinde Tunus mesela, kesin bir şekilde elimizden çıktı. Mısır büyük ölçüde elimizden çıkıp İngiliz işgaline uğradı.
Muhtemel Hilâfet Devleti
İlk kurulduğunda Afrika'dan Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Sudan, Somali, Cibuti, Eritre, Etiyopya, Gambiya, Gine, Mali, Senegal, Moritanya, Nijer; Or-tadoğu'dan Suriye, Ürdün, Lübnan, Filistin, Bahreyn, BAE, Irak, Suudi Arabistan, Yemen, Kuveyt, Umman ve Türkiye; Asya'dan Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan, Afganistan, Bangladeş ve Pakistan'ı dâhil edince 40 ülke, 19 milyon km²'lik alan ve 900 milyon nüfustan oluşmaktadır.
Köklü değişim yayıncılıkKitabı okudu
Çok doğru bir tespit..
Müslüman Nüfusun Çokluğu ve Dağınık Olması Vahdete Engeldir, İddiası cahillerin ve emperyalistlerin sözüdür. Müslüman nüfusu, Müslümanları bir araya getirmenin önündeki engel olarak görenler, gerçekte bunun bir araya gelmenin önündeki engel olmadığını çok iyi bilmelerine rağmen, bunu da kasıtlı olarak dile getirmektedirler. Böylece Müslümanlar
Köklü değişim yayıncılıkKitabı okudu
Muhammed Muhtâr es-Selâmî
Muhammed Muhtâr es-Selâmî, Tunus'un eski baş müftüsüdür. İslami çalışmalar üzerine pek çok kitap ve makale yazmış olup, bir dizi İslami finans kurumunun denetleme kurulu üyesi ve İslam Konferansı Teşkilatı'na bağlı İslam Fıkıh Akademisi üyesidir.
Sayfa 14 - ÇAĞDAŞ ALİMLERİN LİSTESİKitabı okuyor
1966'da Tunus'ta yaşarken burada grev yapan öğrencilerle dayanışma sergiledi (Macey 1994:191, 205). Paris'te 1968 olayları yaşanırken Foucault Tunus'taydı ama olayları büyük bir dikkatle izlemiştir. 1969'da Vincennes'de bir öğretim görevlisi olarak Fransa'ya döndü ve öğrencilerin üniversiteyi işgal ettiği bir etkinlikte gözaltına alındı (Macey 1994:209). 1971 ve 1973 yılları arasında ırkçılık ve Vietnam Savaşı karşıtı çok sayıda gösteriye katıldı ve pek çok bildiriye imzasıyla destek verdi. Ayrıca İspanya hükümetinin ayrılıkçı Bask hareketinin iki üyesini idam cezasına çarptırmasını protesto eden bir delegeyle birlikte 1975 yılında İspanya'ya gitti ve delegenin diğer üyeleriyle birlikte İspanya'dan sınır dışı edildi. Sovyet Rusya muhaliflerinin maruz kaldığı uygulamaları protesto eden ve Polonya'daki Solidarność [Bağımsız Özyönetimli Dayanışma Sendikası] hareketini destekleyen kampanyalara da katıldı ve İran'daki devrimle ilgili yazılar da yazdı (maalesef sonradan 'yanlış' tarafı övdüğü anlaşıldı) (Foucault 1988f). Siyasi eleştirileri iktidar sahipleri ya da sağcılarla sınırlı kalmadı, Komünist Partisi'nde kısa süreli üyeliğin ardından hararetli bir anti-Komüniste dönüştü.
Resim