Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Belki de bağıntının ortaya çıkmasının sebebi fotonların daha yaratılırken bile onları tuzağa düşürmek için ne tür bir deney düzeneğinin kurulduğunu "bilme"leridir.
104 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Ucuza mal edilmiş her cennet gibi cehennemi andırırlardı.
Çilekli dondurmadan bir kaşık alıyor çocuk, korkunç buluyor. Hemen her şeye, bebek mamalarına, sebzelere, suya sızan, kimi pençesine alacağı belli olmayan bir siyanür sızıntısı var ülkede. Çocuğuna aldığı ilk dondurmanın siyanürlü olduğunu bilmeyen baba, şımarıklık etme diyor, ye şunu! Çocuk tadı berbat dese de zorla ağzına sokuyor dondurmayı. Ta
Nasıl Rahibe Oldum
Nasıl Rahibe OldumCesar Aira · Can Yayınları · 2015155 okunma
Reklam
Bagışıklık vücudun yabancı maddelere yani antijenlere karşı kendini koruma yetisidir. Vücuda zarar verebilecek veya kendine has özelliklerini degiştirebilecek her tür antijeni (yabancı maddeyi) tanıyacak vücudu bunlara karşı farklı savunma yöntemleriyle korumak bağışıklık sisteminin ana görevidir.
Bir kez daha, anlayamadığım bir gerçekle karşı karşıya kaldım. Kendimi yok olmuş sandım, ümitsizliğin en son noktasına vardım sandım ve her şeyden feragat ettiğimde ise huzura erdim. Bana öyle geliyor ki böyle zamanlarda insan kendini keşfeder ve kendi kendisinin dostu olur. İçimizde hangi önemli ihtiyacı karşıladığını bilmediğimiz bir bütünlük duygusuna artık hiçbir şey galip gelemez. Macera peşinde kendini harap eden Bonnafous sanırım bu dinginliğe erişti. Guillaumet de karda aynı dinginliğe ermişti. Boğazıma kadar kuma gömülü halde susuzluktan yavaş yavaş boğulurken yıldızlar altında sınırsız bir sıcaklık hissettiğim o anları nasıl unutabilirim? İçimizde böylesi bir kurtuluş hissini nasıl sürdürebiliriz? Çok iyi bldiğimiz gibi, şu insanoğlunun her şeyi bir tuhaftır. Bir şeyler kazanması için imkan verilse insan uyuya kalır, zafer kazanan fatih, gevşer, cömert zengin olsa perişan olur. İnsanları yetiştirmeyi isteyen siyasi doktrinlerin ne tür bir insan yetiştireceği önceden bilinmediği sürece bu doktrinler ne işe yarar ki? Ortaya nasıl biri çıkacak? Biz besiye çekilen hayvan sürüsü değiliz ve yoksul bir Pascal'ın dünyaya girişi, isimsiz birkaç zenginin dünyaya gelişinden daha ağır basar. Esas olanı önceden göremeyiz. Her birimiz hiç ummadığımız bir şeylerde dünyanın en büyük sevinçlerini yaşamışızdır. Bunlar içimize öyle bir özlem bırakmışlar ki acılarımızdan meydana gelmişlerse eğer, o acıları bile arar olmuşuzdur...
Sayfa 154Kitabı okudu
Dünya Üç Günlük tür .
🌍🌍🌍🌍🌍🌍🌍🌍🌍🌍 Biri Dündü Geçti Gitti Anlayacağınız Dünya Bir Günlüktür. O Bir Gün Bugündür Yaşadığımız Gün Yaşadığımız Andır . Bu Gün ,de Sevdiklerimizin Değerini Kıymetini Çok İyi Bilelim . Biride Yarındır . Bugüne Çıkacağımız Muammadır Yani Belli Değildir . 🌍🌍🌍🌍🌍🌍🌍🌍🌍🌍
Araştırmamızda gördük ki müzik her iki mahallenin gençleri için de olmazsa olmaz bir öğe. Sadece aldıkları tatlar farklı. Arka mahallenin Z kuşağının dinlemekten en keyif aldığı tür rap ve arabeskken, yüksek gelir grubu Z kuşağı rock ve pop müzik dinlemeyi tercih ediyor. Her iki mahallede de sanat müziği, halk müziği ve klasik müzik en az tercih edilen türler. Belli ki müzik her iki grupta da isyanın dili; sadece tonlar farklı. Arka mahallede en sevilen isimler Müslüm Gürses, Gazapizm. Ezhel ve Yıldız Tilbe. Yüksek gelir grubu Z kuşağı için ise müziğin yıldızları Duman, Sezen Aksu ve Teoman. İlginçtir ki bu grupta da Ezhel kayda değer seviyede seviliyor..
Sayfa 46 - Mundi KitapKitabı okuyor
Reklam
Yapılan genel bir araştırmaya göre hangi dine mensup gözükürse gözüksün insanlığın %86'sı aslında maddiyata tapıyormuş... Lat ve uzza gitti yerine para geldi. Eh bu ahlaksızlığın da bir bedeli olmalı değil mi? Bu tür ahlaksızlıklar yüzünden geçmiş kavimlerin başına neler geldiğini tüm tarih kitapları yazıyor zaten.. Gelecek nesiller de bu yüzyıl insanlığının başına neler geldiğini ibretle okur artık..
Genelde anıların şiirselliği, onlara kaynaklık eden somut gerçeklikle yüz yüze gelinmesiyle yıkılır gider. Ben doğrusu belleğin bu tür özellikleri üzerinde çalışılarak, son derece ilginç filmler yaratılmasını sağlayacak gerçekten özgün birtakım ilkelere ulaşılabileceğine inanıyorum."
Daha büyük cinsler genellikle birbirinden zor ayırt edilen yakın-ilişkili formlar içeriyorken, aynı familyadaki daha küçük cinsler birbirinden tümüyle farklı formlar içermektedir; oysa hepsi de fark gözetilmeksizin tür basamağına yerleştirilmelidir. Üstelik büyük bir cinsin türleri birbirlerine asla aynı düzeyde benzerlik göstermez: Hatta bazıları tıpkı gezegenlerin etrafındaki uydular gibi, başka türlerin etrafında ufak gruplar halinde sıralanmış olabilir.
Sayfa 239
Ama tek bir tür insan varsa, neden birbirleriyle anlaşamıyorlar? Hepsi aynıysa, neden birbirlerinden ölesiye nefret ediyorlar?
Sayfa 289
Reklam
İnsan ırklarının ayrı türler olarak değerlendirilme sinin önündeki en sağlam argüman, onların soy dışı çaprazlamadan bağımsız olarak da sık sık birbirine dönüşüyor olmasıdır. İnsan, başka herhangi bir hayvandan daha iyi incelenmiştir, böyle olmasına karşın yetkin uzmanlar, insanı tek bir tür veya ırk olarak mı, yoksa iki (Virey), üç (Jacquinot), dört (Kant), beş (Blumenbach), altı (Buffon), yedi (Hunter), se- kiz (Agassiz), on bir (Pickering), on beş (Bory St. Vincent), on altı (Desmoulins), yirmi iki (Morton), altmış (Crawfurd) ya da Burke'ye göre altmış üç tür veya ırk olarak mı sınıflamak gerektiğine karar verememiştir. Bu görüş ayrılığı, ırkların tür olarak sınıflanamayacağı anlamına gelmiyor olsa da, onların kademeli olarak birbirine dönüştüğünü ve pek belirgin ayırt edici karakterler sergilemediğini gösterir.
Sayfa 238
Bir doğa bilgani insan ırklarını ayrı türler olarak sınıflamakta haklı olduğunu düşünebilir; çünkü onların çok sayıda yapısal ve bileşimsel farkla birbirinden ayrıldığını ve bu farklardan bir kısmının önemli olduğunu keşfetmiştir. Üstelik bu farklar çok uzun zaman dilimleri boyunca hemen hemen aynı kalmıştır. İnsanın yayılma alanının çok geniş olması doğa bilginimizin dikkatini çekecektir; çünkü bu, insan soyuna tek bir tür gözüyle bakıldığında memeliler sınıfı için büyük bir aykırılıktır.
Sayfa 236
Gerçekte, bizim yan yana giden iki tür ahlak sistemimiz vardır: birisi öğütlediğimiz ama uygulamadığımız ahlak, öteki de uyguladığımız ama sadece ara sıra öğütlediğimiz ahlak.
Sayfa 105
Kendi başına kalma eğilimine sahip değildi ve kendisini daha yakından tanıma isteğini de hiç duymadığından bu tür yalnızlıklardan olabildiğince kaçınırdı.
güzel, çok güzel bir kadın vardı perdede, güzel olduğu kadar dertliydi de. sonra geniş ve sakin bir ırmak gördü, sonra bir çiftlik evi, yeşillikler içinde bir amerikan çiftliği. sonra, dertli güzel kız galip’in daha önce hiçbir filmde görmediği orta yaşlı bir adamla konuşmaya başladı. konuştukları kadar ağır ve sakin hareketlerinden ve yüzlerinden hayatlarının dertlerle dolu olduğunu anlıyordu galip. anlamaktan öte, biliyordu. hayat dertlerle doluydu, acılarla, biri bitince öbürü gelen, öbürüne alışırken bir yenisi bastıran ve yüzlerimizi birbirine benzeten derin acılarla. birdenbire de gelseler, bu acıların çoktan beri yolda olduğunu biliyorduk biz, onlara kendimizi hazırlamıştık, ama gene de dert, bir kâbus gibi üzerimize çökünce bir tür yalnızlığa kapılıyorduk; başka insanlarla paylaştığımızı sandığımız zaman mutlu olacağımız umutsuz ve vazgeçilmez bir yalnızlık. galip bir an kendi derdiyle perdedeki kadının derdinin bir olduğunu hissetti; ya da dert yoktu da ortak bir dünya vardı: çok fazla bir şeyler beklenmeyen, ama hiçbir zaman da küsülmeyen, anlamı ve anlamsızlığı sınırlı, insanı alçakgönüllüğe çağıran yerli yerinde bir dünya.
Sayfa 102 - yapı kredi yayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.