İşin ilginç yanı yeni harflere "Türk harfleri" denmesiydi. Yılların Latin harflerinin başındaki Latin kelimesi kaldırılarak yerine Türk getirilince harfler Türk oluverdi. Aynen Türk Medeni Kanunu ve Türk Ceza Kanunu gibi. Burada yapılan iş belliydi. Öz yüzde yüz Avrupalıydı. Ancak sıradan halkın ikna edilmesi için her şey "Türk" denilerek sunuluyordu.
"(...)Acaba bu Lâtince kabul edilebilir mi? Bu kabul edildiği gün memleket herc ü merce girer. Her şey bir yana kütüphanelerimizi dolduran mukaddes kitaplarımız, tarihlerimiz, yazılarımız ve binlerce cilt eserlerimiz bu lisanla yazılmış iken büsbütün başka bir şekilde olan hurûfu kabul ettiğimiz gün en büyük bir felakete maruz kalacağız. Ve böylece derhal bütün Avrupa'nın eline güzel bir silah vermiş olacağız(...)"
Kazım Karabekir
Daha haberin başlığından aklıyorlar adamı: Aşık koca! Yani diyor ki adamda bir sorun yok.. Sonra devamına da öldürdü, katletti değil cinnet geçirdi yazılıyor..
İlahi irade yok sayılınca, Darwin'in "Güçlü olan zayıfı yok eder"; Makyavel'in "Amaç için her yol meşrudur" ve Nietzsche'nin "Vicdan ve merhamet; zayıfların güçlüleri aldatmak için uydurdukları duygulardır, acımak tuzaktır" düşünceleri geçerlilik kazandı. Bu düşünceler, insana özgü vicdanın ölümünü, tabiatın diğer bazı varlıkları arasında geçerli olan güçlü olanın keyfi iktidarını ve iktidarını korumak için her yolun meşruluğunu savunan makineleşmiş bürokrasi diktatörlüğü getiriyordu.
Ümmet bağı, her tür güncel siyasi ihaneti aşacak kadar güçlüdür. Hesaplarını bu bağı dikkate alarak yapanlar ve bu doğrultuda İslam dünyasına yönelenler kazanacak. Bu bağı yok sayanlar ve yok etmeye çalışanlar daima iflas edip hayal kırıklığına uğra yacaktır.
Ulusalcılık, ümmet ruhunu öldürmek için oluşturulmuş bir akımdır. Onun vazifesi ümmeti dilim dilim etmektir. Bunun da başlangıcı, ümmeti ümmetten habersiz bırakmaktır.
"Müminler ancak kardeştir" diyen Rabbimizdir. Kardeşler, bir aile oluşturur. Ümmet koca bir ailedir. İnsan, ailesinden bir ferdin yaralandığını duyar da dünyanın neresinde olursa olsun, onun yardımına gitmez mi ve o yardım karşısında ilahi rızadan başka bir şey bekler mi?