"Müslüman Kuran ayı olan Ramazanda Kuran’ı (bir kez) hatmetmiyorsa, senenin geri kalanında da-Allah’ın dilemesi hariç-hatmetmeyecektir. Hatim yapmamak öyle bir zayıflıktır ki bu beladan kurtulmak ve kalpteki gafletin kaldırılması için devamlı dua etmek gerekir." Abdulazîz eş-Şâyî
Şems-i Tebrizi nin 40 kurali
1.kural yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. şayet tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sende korku ve utanç içindesin çoğunlukla...yok eğer tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut
Reklam
528 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Gökçen 1 / Unutulan Çiçekler Her şeyi bir kenara bırakıp ilk öncelikle şunu söylemek istiyorum. Bu nasıl bir kapak tasarımıdır Allah aşkına ya? Hiç kimse mi çıkıp “Bu ne?” demiyor bu kapak tasarlanırken? Kapakta Kurşun Asker, Asker Künyesi ve Unutmabeni çiçekleri olmasaydı kitapla hiçbir alakası olmayan bir kapak tasarımı olurdu. Ayrıca ben
Gökçen
GökçenLoresima · Ephesus Yayınları · 20231,852 okunma
Kalbi canlandıracak ve Kalpteki imanı artıracak en büyük araç ve metot, Kuran'dır. Ramazan ile Kur'an arasında da güçlü bir ilişki vardır. Çünkü Ramazan, Yüce Allah'ın Üstün kıldığı ve en büyük mucizenin kendisinde inmesi için lütufta bulunduğu aydır. Bu nedenle Kur'an'dan faydalanabilecek en büyük ve en önemli zaman, Ramazan ayıdır. Hatta Ramazan ayı özel Kur'an mevsimidir.
Osmanlı Beyliği, işte bu zulümden kaçan ve sinır boylarına yığılan Türkmen alplerin kurduğu bir beyliktir. Temelinde Türk töresi ve halk İslamı bulunur. Bu yüzden de Türk alpi kendisini Hazreti Ali'nin çağdaş bir örneği gibi görür. Ali'ci yiğitlik ve adalet, Hüseyin'ci serdengeçtilik, yeni kurulan beyliklerin itici gücü olmuştur. Bu süreçte Türk kadını, "Bacıyan-ı Rum" olarak erkeğin yanındadır. Sarayda olmasa bile toplum hayatında tekeşli evlilik temeldir. Oğlancılık, kurucu kitleler arasında bilinmemektedir. Bu bağlamda devleti kuran Odman Bey'in oğlancılıkla ilgisi yoktur. Gelenekten böyle bir şey taşınıp aktarılmamıştır...
Sayfa 141 - Kaynak
Atatürk'ün geçici istirahatgahı olan Etnografya Müzesi'den alınıp, Anıtkabir'e götürülüşü sırasında yedek subaylık görevinin son günlerini Ankara'da geçiren ve tesadüfen korteje katılan Alptekin Cebe ilginç bir anısını söyle nakletmektedir: "Atatürk'ün ebedi istirahatgahındayız… Odanın orta yerinde dinsel kurallara uygun olarak toprak zemin, bir tabutun yerleşeceği büyüklükte kazılıp hazırlanmıştı. Sessiz, sakin ve tarihi bir işlev tamamlanmak üzereydi. Hemen başucunda dinsel işlevini yapan hoca bulunuyordu, siyah cübbesi ve çok muntazam görüntüsüyle… Nasıl oldu bilmiyorum, belki de önceden hocaya öyle talimat verilmişti; hoca bembeyaz kefen içinde boylu boyunca duran o yüce varlığın sadece çehresi görünecek şekilde yüzünü açtı… Kişisel olarak kendimi unutmuş, o tarihin en yüce, insanlığın en medeni ve 57 yıllık ömre, onlarca asrın baş edilmeyen sorunlarını bu kısacık zaman içinde yapan ve tamamlayan insanıyla, daha dün gibi çehresiyle karşı karşıya bulunmanın bütünleşmesiyle ve burada bulunmanın, Atatürk ateşiyle kavrulmanın inanılması güç aleviyle, bilmem kaç saniye yüz yüze kalmıştık. Hocanın beş on saniyelik bu tespitinden sonra yüce önder, her fani gibi toprağa verildi. Bu anın en yakınında, hemen başucunda hoca, birkaç subay ve ben vardım. Fakat geçen zaman medeniyetin ışığı, kararlı, haklı ve attığı her adımı mantıklı bir zemine oturttuğunu gördüğüm Mustafa Kemal Atatürk'ün, gözlerimle gördüğüm o müthiş etkileyici çehresiyle nasıl o bütünlük içinde olduğuna tanık olmayı, bir faninin şans olayı olarak düşünmüşümdür".
Sayfa 281 - Güven KitabeviKitabı okudu
Reklam
311 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.