Yaşamak ve yaşamamak... Olmak ve olmamak kadar ince bir çizgi... Bu çizginin hem diğer tarafı, hem de bu tarafı... Hangi tarafta olursa olsun diğer tarafı özlüyor insan... Tuhaf... Korkunç! Lanet bir şey... Tıpku Nuh'un Gemisi gibi... O an ölüme bir kez daha büyük bir saygı duydum, en az yaşamak telaşına duyduğum kadar büyük bir saygı!
Sayfa 184
Öykü'nün ne lokanta, ne de yiyeceği yemek umurunda bile değildi. Sadece Hasan Fermi'nin yanında olmak, onun huzurunu hissetmek, sorduğu soruları cevaplamak, anlatmak, sürekli anlatmak istiyordu; çünkü kendisini anlayan birisi vardı...
Sayfa 166
Reklam
Mesela babasız büyüyen birçok çocuğun büyüklere karşı sürekli bir ilgisi vardı; bu ilgi masumdu., özledikleri baba sevgisini tadabilmek içindi... Ama o büyükler çocuklar kadar masum değillerdi; çocukların hayallerini kirletecek kadar pisti elleri...
Sayfa 132
"Öykü'de kendimi buldum Fikret! Ben de onun kadar çaresizdim... Ama onun kadar cesur değildim! Toplum baskısı yüzünden sessiz kaldım, insanlar bana inanmazlar diye ses çıkarmadım, aileme kötü gözle bakarlar diye... Babam yok diye... Arkamızda kimsemiz yok diye... Annem kadın haliyle ne yapacağını bilemez diye... Annem üzülmesin diye... Belki babam olsaydı söylerdim babama."
Sayfa 125
"Yalanın ne kadar kötü bir şey olduğunun ben farkında değil miyim? İnsan bir defa mecbur kalır yalan söylemeye, sonra onu sürdüreyim derken artar bu yalanın dozu... Bir hastalık gibidir... İşin garip yanıysa yalanı söylediği an neden yalan söylediğinin de farkında değildir insan... Benim gibi işte..."
Sayfa 124
Resim