Nutuk’tan/ İtilâf Devletleri, 22 Mart 1922’de Türkiye ve Yunan hükûmetlerine ateşkes anlaşması teklifinde bulundu. Bu teklifin ana çizgileri şunlardı: Her iki tarafın birlikleri arasında on kilometrelik, askersiz bir bölge meydana getirilecek. Birlikler takviye edilmeyecek. Ordumuzu İtilâf Devletleri’nin askeri komisyonları
Sabarlar, hükümdarları Balak idaresinde büyük çapta askerî faaliyet gösterdiler. Sasanilerle anlaşarak Bizans'a karşı çarpıştılar (516). Güneye doğru akınlar yaptılar. Daha sonra Anadolu'ya girerek Kayseri, Ankara, Konya dolaylarına kadar ilerlediler. Sabarların büyük savaş gücü ve harp malzemesindeki yüksek teknik Bizans'ta hayret uyandırmıştı.
Sayfa 91 - Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
İlk Çin İmparatorlukları
Avrupalı tarihçiler dünya tarihini, geleneksel olarak, Ortadoğu’da başlayan ve Yunanistan ve Roma üzerinden Batı Avrupa’ya geçen bir tarih olarak görmüşlerdir. Oysa kuzey Çin’de ortaya çıkan bir uygarlık, Avrupa’dakilerin hepsini geçmiş, şu ya da bu şekilde 2000 yıldan fazla bir süre varlığını sürdürerek, insanlığın en önemli teknik
Topraklarının yüzde 9 7'.si Asya'da bulunan Türkiye yer yer ve zaman zaman feodal ve göçebe toplumun izlerini taşır. Halk mutfağında kebap ve pidenin egemenliği (göçebe toplumun sebze üretememesinden doğan, et ve un temelinde mutfak alışkanlıkları) halen sürer. İç politikada insanlar karşısındakiyle belli bir orta noktada uzlaşarak kazanımlarını sürekli kılmak yerine, karşısındakini ortadan kaldırmayı tercih eden bir genel tutum içindedirler. Politikacılarının çok kaliteli olduğunu iddia etmek kolay değildir. Kurumlardan çok, güçlü öndere eğilim görülür. Askeri darbeler yapıldığı zaman, aileden devlete varıncaya her alanda demokrasiye değil de otoriteye alışmış halk, hemen destekler.
Sayfa 20 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
Benim şahsi kanaatime göre Musul, Lozan Antlaşması ya da sonrasında yaşanan gelişmeler veya Milletler Cemiyeti kararıyla değil; Lozan Antlaşması’nın ikinci dönemi için görüşmelere başlanmadan bir kaç hafta önce; 5 Nisan 1923 tarihinde dönemin reelpolitiği, siyasi, askeri ve hatta iktisadi kaygılar göz önünde bulundurulmak suretiyle Özdemir Bey’e Musul’daki faaliyetlerine son vermesi emredildiğinde kaybedilmiştir. Ondan sonra yaşanan tartışmalar ve yapılması tasarlanan askeri operasyonlar sadece malumun ilânı esnasında sınırları sonuna kadar zorlama ve sorumluluğu yerine getirme düşüncesinin mahsulüdür. Fakat bu bir zafiyet, davadan vazgeçiş ya da başarısızlık olarak algılanmamalıdır. Bugünün penceresinden bakarak yüksek perdeden konuşmak, ahkâm kesmek, sınırın Musul’un hatta Bağdat’ın güneyinden geçmesi gerektiğini, akla zarar verecek şekilde daha da ileri giderek -ciddi bir donanma gücü olmadığı hâlde- Türkiye’nin On İki Ada dahil Ege Denizi’nde bulunan bütün adaları ve Kıbrıs’ı alması gerektiğini savunmak/istemek çok kolay! Aynı zamanda son derece de gülünç... İşin aslı dönemin reelpolitiği, Türkiye’nin siyasi, askeri ve hatta iktisadi gücü Musul’u almaya yetmemiştir ki; bu ayıp ya da kabahat olarak değil, Türk halkının gayet ağır bir bedel ödeyerek aldığı bir ders olarak değerlendirilmelidir. O kadar. Türk Dış Politikası, Auzef
Eski Hindistan
İndus uygarlığını M. Ö. 1500’lerde yıkan ‘Aryan’ istilacılar, süt ve etle beslenen, savaşçı kabile reislerinin yönetiminde, göçebe hayvancılardı. Onların, önce yağmalayıp sonra terk ettikleri antik şehirlere ihtiyaçları yoktu. Ne de yazılı söze herhangi bir ihtiyaçları vardı ve eski uygarlıklar tarafından kullanılan yazılar unutuldu. Bu aşamada
Reklam
1.000 öğeden 701 ile 710 arasındakiler gösteriliyor.