“Cumhuriyet Dönemi’nde Türk dili elbette büyük şairler ve romancılar çıkardı.
Bu büyük şairler içinde Nâzım Hikmet bir simgedir,
tıpkı Puşkin’in Rus dilinin, Walt Whitman’ın Amerika’nın,
Pablo Neruda’nın Güney Amerika’nın, Lorca’nın İspanya’nın,
Victor Hugo’nun Fransa’nın simgesi olması gibi,
Nâzım Hikmet de Türk şiirinin simgesidir.
Yaşar Kemal de Türk romanının simgesidir;
tıpkı Tolstoy ve Dostoyevski’nin, Stendhal ve Balzac’ın,
Kafka’nın, James Joyce’un, Virginia Woolf ve Faulkner’ın
kendi ülkelerinin ve dillerinin simgeleri olması gibi.
Yaşar Kemal çağımızın, bütün roman çağının en büyük yazarlarından,
ustalarından biridir. İnsanların çalışmadan, yaratmadan övündükleri,
“Türk, öğün, çalış, güven!” sloganına sığındıkları ülkemizde,
ulusal ve evrensel düzeyde bir dev yapıt yaratmış olan
ve bilinçli yazma eylemini sürdüren Yaşar Kemal’in
gerçek büyüklüğüne zihnimizi, vicdanımızı ve dilimizi alıştıralım.
Çünkü ‘Büyük’ sıfatı onun yazarlık eylemine yakışmakta ve
onun kimliğinde inandırıcılık kazanmaktadır.
Türk edebiyatının Yaşar Kemal’in büyüklüğüne gereksinimi vardır;
Türk edebiyatı onun büyüklüğünü kavradıkça ve benimsedikçe,
onun büyüklüğüne alıştıkça kendine güven kazanacak ve
evrensel saygınlığına ve yaygınlığına kavuşacaktır.”