Tomris Uyar’ı biraz magazinsel olacak ama öykülerinden, çevirilerinden önce; şiire ilgi duymaya başladığım zamanlarda aşkı anlatımına hayran kaldığım, bütünleştiğim, hayalimdeki romantik adam tanımına uyan, şiiri sevmeme neden olan Turgut Uyar, Cemal Süreya, Edip Cansever gibi sevdiğim şairlerin hayatını araştırırken sürekli karşıma çıkmasıyla
Erkek dünyasında kendileri yitirmiş kadın kişileri şöyle sınıflandırmaktadır:
(1)kendi bedeninden sürgün edilen kadınlar
(2)ötekileştiren kadının dünyası
(3)kayıp kadın
(4)evliliklerinin içinde çürüyen kadınlar.
Toplumsal ve siyasal anlayış, erkek egemen bakış, cinsiyetçi yaklaşımlar tarafından kadının kimlik hanesine öteki sözcüğü kazırnırken kadın, kendi çevresine yabancılaşır.
Bu cinsiyetçi anlayışın istedigidir .
Kadın kendisiyle arasına mesafe koydukça, kendisinden uzaklaştıkça , maddenin ve erkeğin / erkin nesnesi olabilecektir. Verilen bu kimlik de , onun kimliksizliğin belgesidir sanki .
Tarihin ilk çağlarından beri kayda düştüğü acılarla ilgileniyorum.
Bunların çok bağıra çağıra anlatılmasıda gerekmiyor bana göre
Susmak zorunda bırakılmış olanlara karşı vicdan sahibi olmak yeterli...
Kadınları her şeyleriyle güzel, akıllı ve güçlü buluyorum
Erkekleride seviyorum ve asıl suçlu toplumsal yüklemeler
Benim tezim toptancı olmamak
Erkekleri itmek yerine yanımıza alabilmek
ve sorunları birlikte çözmeye girişmek...