Malesef ki çok doğru bir tespit. Umarım değişir
Amerika'da 25 yıl kalmış birisi olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim; Amerika'da insanın eğitim düzeyi arttıkça değerler bilinci yükseliyor, kişinin evrensel değerlere yatkınlığı ve bunu günlük yaşama yansıtması artıyor. Eğitilmiş Amerikan vatandaşı, eğitilmemiş olandan genellikle daha dürüst ve sorumluluk duygusu daha yüksek. Türkiye'de ise bunun tam tersini gözlüyorum. Okumamış ve şehirleşmemiş Türk köylüsü bu ülkenin okumuş insanından daha dürüst daha fazla değerler bilinci var. Sanki eğitim sistemimiz eğittiği kişide değerler erozyonu yaratıyor.
Atatürk ve Bulgar Köylüsü
Nice maddi zorluklarla çıkartmış olduğu Kemalizm dergisiyle gençlere ölümsüz eserler bırakan Ali Haydar Yeşilyurt’un ‘Atatürk ve Komşumuz Bulgaristan’ adlı kitabından: Atatürk’ün bir Bulgar köylüsüne ait anısını Atatürk’ün Adliye Bakanlarından Profesör Mahmut Esat Bozkurt şöyle anlatıyor: “Atatürk, TBMM’nin yıllık açılış konuşmalarından birini
Reklam
TÜRK KÖYLÜSÜ
O topraktan öğrenip kitapsız bilendir Hoca Nasreddin gibi ağlayan Bayburtlu Zihni gibi gülendir. Ferhat’tır, Kerem’dir ve Keloğlan’dır Yol görünür onun garip serine, Analar, babalar umudu keser, Kahpe felek ona eder oyunu. Çarşamba’yı sel alır, bir yâr sever el alır Kanadı kırılır çöllerde kalır, Ölmeden mezara koyarlar onu... Nâzım Hikmet
Türk köylüsü candarmadan o kadar korkar ki… Ne eşkıyadan, ne ejderhadan, ne de zelzeleden candarmadan korktuğu kadar korkmaz.
TÜRK KÖYLÜSÜ
Kahbe felek ona eder oyunu. Çarşambayı sel alır, bir yar sever el alır, kanadı kırılır çöllerde kalır, ölmeden mezara koyarlar onu.
Tarlada giydiği kıyafetlerle başkentin lüks kafelerinden birine gelen bir Bulgar köylüsü, garsonun kendisiyle ilgilenmek istememesi ve kafeden çıkarmaya çalışmasına sinirlenmiştir. Bulgaristan’ ın kendi alın teriyle ayakta durduğunu, ülkeyi tüfeğiyle kendisi gibilerin koruduğunu söyleyerek garsona çıkılan bu köylü, Mustafa Kemal’ in Türk halkına aşılamaya çalıştığı bilincin cisimleşmiş hali olacaktır…
Reklam
Sofya’daki bir kafede tanık olduğu bir olay da kendisinin köylüye bakışını değiştirecektir. Tarlada giydiği kıyafetlerle başkentin lüks kafelerinden birine gelen bir Bulgar köylüsü, garsonun kendisiyle ilgilenmek istememesi ve kafeden çıkarmaya çalışmasına sinirlenmiştir. Bulgaristan'ın kendi alın teriyle ayakta durduğunu, ülkeyi tüfeğiyle kendisi gibilerin koruduğunu söyleyerek garsona çıkışan bu köylü, Mustafa Kemal'in Türk halkına aşılamaya çalıştığı bilincin cisimleşmiş hali olacaktır.
Sayfa 55 - MUNDİKitabı okudu
Okumamış ve şehirleşmemiş Türk köylüsü bu ülkenin okumuş insanından daha dürüst, daha fazla değerler bilinci var. Sanki eğitim sistemimizde eğittiği kişide değerler erozyonu yaratıyor.
Türkiye'de tarım politikası oluşturulmadığı için Türk köylüsü, mekanize tarımın içine girememişti. Elindeki traktörün bakım ve onarımını yapacak bakım ve servis teşkilatları kurulamadığından, traktöre bir türlü ısınamıyordu. 1951-54 arası yurda giren traktörlerin durumu ise içler acısıydı. Bazı kaynaklara göre, Türkiye'nin zirai mekanizasyona geçmesiyle, 173 değişik marka ve tip traktör yurda girmişti. Türk tarımının makineleşmeye başladığı bu dönemde, traktör sektörü ithalatla oluşuyordu. 1952'den sonra Marshall Planı ve Yardımı duraksamaya, 1954 başlarında da Türkiye'de döviz sıkıntısı başlayınca, yabancı üreticiler prensiplerini değiştirdi. Artık onlar da montaj üretim için ortaklığa razı oldular. Türkiye'de traktör üretimi düşüncesi, devrin hükümet yetkilileri tarafından da destek gördü. Amerika'da Minneapolis Üniversitesi'nde okuyan, ABD ile temasları çok iyi olan Vecdi Diker'in gayretleriyle Minneapolis Moline'le doğrudan temas sağlandı. Görüşmelerin olumlu geçmesi üzerine, Minneapolis Moline Türk Traktör ve Ziraat Makineleri adıyla merkezi Ankara'da olan bir şirket kuruldu. 1954'te kurulan Türk Traktör, THK'ndan devraldığı Uçak Motoru Fabrikası'nda, 1955'te Türkiye'de ilk defa traktör üretti.
Sayfa 66 - Business DergisiKitabı okudu
Reklam
İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Amerikan kültürü, dünyanın her tarafına hızla yayılıyordu. Levi Strauss'un 1800'lerin sonunda Amerika'yı demiryolu döşeyerek kat eden işçiler için tasarladığı blucin, Karaköy Necati Bey Caddesi'nden İstanbul çevresine, Ankara'da da Hergele Meydanı ve Samanpazarı'ndan Anadolu'ya
Sayfa 48 - Business DergisiKitabı okudu
Şimdiye kadar Köy Enstitüleri kalsaydı, kırk bin köye, kırk bin öğretmen olacaktı. Türk köylüsü aydınlanacaktı.
Türk köylüsü de günün birinde böyle olmalıydı. Hakkını böyle savunmalı ve memleketin efendisi olduğunun farkına varmalıydı.
Sayfa 145Kitabı okudu
Resim