Kadın güzelliği, kadının ilham verişi ve vefakarlığı, kahramanlıkta ölçüsüzlük, iyiliğin her zaman kazanışı, atın insana sadık yoldaş olması, gafletin her zaman ceza görmesi, namusun ve şerefin hayattan üstün tutulması Türk destanlarında belli başlı unsurlardır..
- " (…) II. Abdülhamid zamanında açılan okullar ile yapılan ilmî yayınlar, şaşılacak kadar çoktur... "Sicilli Osmânî", "Kaamûs-ul Alâm", "Kaamûsi Türkî", "Lehçe-i Osmânî" gibi hâlâ ilk elde başvurduğumuz ana kaynaklar bu zaman da yayınlanmıştır. Sonra Padişah olur olmaz "Hamîdet-ül Usûl" adı ile tarih metodolijisine âit bizdeki ilk eseri hazırlatması çok dikkate değer..."
Ötüken Neşriyat
Reklam
Ey Milli Eğitim Bakanlığı! Adının başındaki "Milli" kelimesi doğru ise bunun bizim anlamadığımız başka bir manası yoksa önce sen titre ve kendine dön de okullara bir milli tarih kitabı hazırlat ve Talim Terbiye dairesine Türk tarihinden anlayan bir iki seçkin üye bulup oturt. Türk çocuklarına Yunan Roma Bizans tarihleri yerine Türk tarihini Öğret ve çamur gibi kağıtlara basılıp eline alanda okuma zevki bırakmayan bugünkü müsabakalı kitaplar yerine Türk ülküsüne uygun tek tarih kitabını yazdırarak yarınki nesillerin beynine milli tarih şuurunun çakılmasını sağla Yoksa nahiyelerde lise, her şehirde yüksek okul açmakla Türkiye kalkınamaz. Kalkınmanın kuvveti önce yürekte doğar.Yurekteki kuvvet milli ülkeye bağlılıkla sağlanır.Milli ülkeye bağlılık için yurt ve tarih sevgisinin gönüllerde yaşaması lazımdır milli futbol takımlarının listesini ezbere bilip de milli kahramanlardan haberi olmayan nesiller üniversitede bugün görüldüğü gibi Türk bayrağını indirip yerine kırmızı bez parçasını asan şuursuz serseriler haline gelir.
Her halde büyük adamlardaki altıncı duygunun, sezginin tesiri ile Hamid, onun ülküsünü kavramış, takdir etmişti, Hamid, Tayıflar Geçidinde Temir'in ruhuna şöyle dedirtiyor: Ben a'recim yolumda fakat sanma aksadım Tatar ü Türk'ü müttehid etmekti maksadım. İnsan yaratmak üzre yok ettim ceninleri Elbet duyulmaz onları ah ü eninleri... Dâri fenayı ben boyadım keyfe mettafâk, Sizler o renge kan deyiniz, ben derim şafak! Tathir için zamaneyi kanlar döken, yıkan, Mafû olur melâikeden almış olsa kan.
Türkçü bir mütefekkir olan Hüseyin Nihal Atsız’ın Ocak Dergisi’nin 11.Sayısında (11 Mayıs 1956) yayınlanan “Abdülhamid Han (Göksultan)” başlıklı yazısı konuyla ilgili önemli işaret taşlarından biri olarak görülmelidir. “Toplumun en büyük haksızlığa uğramış tarihî şahsiyetlerinden biri, II. Abdülhamid’dir. Kendisinden önceki devirlerin ağır yükünü omuzlarında taşıyan, en güvenebileceği adamların ihanetine uğrayan ve dağılmak üzere olan içi dışı düşman dolu bir imparatorluğu 33 yıl sırf zekâ ve hamiyeti ile ayakta tutan bu büyük padişah katil,kanlı, müstebit, kızıl sultan, cahil ve korkak olarak tanıtılmış, daima aleyhinde işleyen bu propagandanın tesiriyle de böyle tanınmış talihsiz bir insandır.” “Daha ilkokul sıralarında belirli bir propagandanın tesirinde kalmaya başlayarak, yaşları ilerledikçe aynı telkinler ile büyütülen nesillerin, o propagandanın yalanlarını bir gerçek gibi benimsemelerinden tabiî ne olabilir? 6 Bu yazı Hüseyin Nihal Atsız, Türk Tarihinde Meseleler, Ötüken Neşriyat, İstanbul 2015 künyeli kitaba alınmıştır.
Geçmiş ne kadar kusurlu olursa olsun bugün ve yarın için vereceği derslerle, göstereceği ibretlerle ihmaline imkân olmayan bir kitap, insanlarla milletlerin güç kaynaklarından biridir. Bundan dolayıdır ki, bir millete geçmişini unutturmak onu yok etmenin ilk şartıdır.
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.