Hüseyin Cahid, neredeyse çocuk denecek çağda, bir hevesle kaleme aldığı Nadide’yi basmaya yanaşmayan Bab-ı Ali kitapçılarına hayretle, “hiçbiri kendilerine getirilen mücevherin kıymetini takdir edemiyordu, böyle büyük bir fırsatı kaçırıyorlardı” demektedir. Nihayetinde, Nadide, başında Ahmed Midhat Efendi’nin bu genç yazara “parlak bir istikbal”