Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Gericiliğe fırsat vermeden, çağdaşlaşmayı uygulamalıyız.
Batı'da aralıklarla meydana gelip, gericiliklerle çarpışarak, kanlı fedakârlıklar sayesinde nihayet galebe çalabilen Rönesans, dini reform ve ihtilal hareketlerinin semerelerini, biz kısa bir zamanda elde etmeye mecburuz ve bunun için o hareketlere karşı çıkan engellerin hepsine birden hemen bir anda göğüs germek mevziindeyiz. Avrupa'da birkaç asra yayılmış olan olguları Türkiye'de birkaç on seneye sıkıştırmak icap ediyor. Türkiye çağdaş devleti az zaman zarfında başarıyla kurulamazsa, fırsatın elde kaçırılmış olmak tehlikesi vardır.
Tehlikelerle Çevrilmişiz
Tehlikelerle çevrilmişiz... Yabancı tehlikesi vardır, çalışıyorlar. Şeriatçılar tehlikesi vardır, çalışıyorlar. Hilafet, saltanat tehlikesi vardır, çalışıyorlar. Şurada burada muhalefeti geçim vasıtası yapmak, hırslarını muhalefetle doyurmak isteyenler vardır, çalışıyorlar. Hırsızlar, çapulcular vardır, çalışıyorlar. ..... Bazı noksanlarımız olabilir. İdealist arzulara uymayan şeyler, yerinde olmayan bazı işler, bazı hareketler bulunabilir. Türk milleti hesabına paylaşmayacağımız hiçbir şey yoktur. Her şey milletindir. Eksiklikleri ayrılıkla değil, birbirimizi eleştire eleştire birlikte, el birliği ile yoluna koyabiliriz. Mutlaka birleşeceğiz. İktidar yanlısı, muhalif ayrımını tanımıyoruz bile. Biz tarihin kaydedebildiği en büyük bir davanın bayrağı altında toplanmış Türk ihtilalcileriyiz, o kadar. Mahmut Esat Bozkurt 13 Ağustos 1931 Anadolu Gazetesi
Sayfa 474Kitabı okudu
Reklam
Türk tehlikesi bazı Bizanslı Rum aydınları İtalya’ya göç etmeye yöneltmekte idi. İstanbul’da Demetrios Kydones gibi Latin yanlısı, kurtuluşu Batı Hıristiyan dünyasıyla birleşmede gören nüfuzlu bir aydınlar zümresi ortaya çıkmıştı.
Sayfa 61 - İş bankası Kültür Yayınları
Hümanist dünya görüşü bizde yanlış anlaşılmış ve adeta Türklüğe karşı bir hareket sayılmıştır. Oya hümanizm gerçek anlamı ile “özgür düşünce” demektir. Dünyada ilk defa MÖ 6.yy’da doğa filozofları, cinlerden,perilerden,batıl inançlardan sıyrılmış hür düşünce ile bilimsel araştırmayı yurdumuzda, Ege kıyılarındaki kentlerde kurmuşlardır. Özgür
Sayfa 608Kitabı okudu
Bir öğüt kitabı olan Kutadgu Bilig‘de bu konu üzerinde ciddiyetle durulduğu görülmektedir. Esasen bu durum bilhassa konar-göçer Türk toplulukları için sadece stratejik ve taktiksel bir durum değil, hayat tarzı ve toplumsal bünyeyle özdeşleşmiş hayati bir vaziyettir. Zira göçebe hayatı, bir yandan iklim ve tabiatla, diğer yandan ise aynı coğrafyayı paylaştığı diğer topluluklarla mücadeleyle geçerken, mümkün olduğu kadar hızlı ve belirli bir düzen içinde hareket etmeyi gerekli kılmaktadır. Boylar, aşiretler şeklinde yaylak-kışlak hayatını devam ettirip at ve sürülerini yetiştiren Türklerin, komşuları ve düşmanları da atlatır. Bu yüzden herkes süratle hareket eder, her hadise süratle olur ve baskınlar, baş edemez döndürücü bir sürat içinde olup biter. Herhangi bir tehlike veya baskın karşısında herkesin her an hazır olması ve yerini almış olması gerekir. Böyle bir hayat içerisinde her an tetikte olmak üstelik bunu sadece belli bir görev grubuyla değil, toplumun bütün fertleri ile uygulamak lazımdır. Aksi taktirde böylesine hareketli bir ortamda ihtiyatsızlık veya en ufak bir ihmalkarlık, topluluğu baskın tehlikesi ile karşı karşıya bırakabilir.
Sayfa 66 - Kronik Yayıncılık 6.BaskıKitabı okudu
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
Reklam
Türkiye 28 Şubat sürecinde ordunun müdahalesinin savunuculuğunu yaparak bir bakıma demokrasi ve hukuk kurallarını göz ardı etmiştir. Demokrasinin gereklerine uymayan Türkiye, şayet “din devleti” tehlikesi bulunsa bile bunun üstesinden gelecek olan makamın “yargı” olduğunu unutmuştu. Bu süreçte ordu, hukuku genellikle bir oyuncak gibi kullanmıştır.
Sayfa 99
Atatürk, yoğun bir şekilde Türk ırkının kökenlerini araştırırken, Dünya Mason Teşkilatı onun bu çalışmalarından fazlasıyla rahatsızlık duyuyorlardı. Ancak Avrupa’da ortaya çıkan savaş tehlikesi ve ekonomik krizler onların müdahale etmesini geciktiriyordu. Aslında Türkiye’de bulunan Mason teşkilatı adım adım ülkede faaliyetlerini yaygınlaştırıyor
Bakın bu konuda Hasan-Âli ne diyor: "-İyi ama vicdan hürriyeti dediğin de su götürür bir şeydir. Sen küçük yaşta çocuğu alıyorsun, senelerce istediğin kıymetleri ona aşılıyorsun; sonra onun vicdanının hürriyetinden bahsediyorsun. -Elbette bu böyle olacaktır. Benden sonra geleceklere inanmadığım şeyleri telkin edecek değilim ya... Fakat onlar bunları kendi akıl ve idrakleriyle kavramakta geniş bir tenkid hürriyetine sahip olacaklardır. Eğer bu böyle olmasaydı hala Mısırlılar Firavuna, Hicazlılar Lat ve Uzza'ya tapacaklardı. Esasen cemiyet hava gibidir. Sen her dakika teneffüs ettiğin havanın varlığını hisseder misin? Onun basıncı, senin vücudunun tahammülüne göre ne az ne çok olmalı. Çekim kanununun etkisine tam ve eşit uymak için havası boşaltılmış bir yerde yaşamak kaabil olur mu ?Hava içinde muvazeneli olarak hayat sürebiliriz. Baskı artarsa boğuluruz. Uçakta fazla yükseklere çıkanlar, pek iyi bilirler; baskı bir hadden aşağıya inerse gene aynı ölüm tehlikesi başgöstermiştir. Maharet tam itidal noktasını bulmadadır. Hür insan, yasakla hayata başlamıştır. Memnu meyva meselesini unutmamalı. Öyle ba­şıboş, ne tek insan, ne de insan topluluğu dünya üstünde hiçbir zaman var olmamıştır."
Sayfa 52 - 1. Bölüm: Doğa Bilimleri Açısından Özgürlük ve Tarih Kavramları - IIIKitabı okudu
Günümüz dünyasının 150 ülkesinde, markalarıyla her gün 150 milyonu aşkın kişiye ulaşan Unilever, Hollandalı margarin üreticisi Margarine Unie ile İngiliz sabun üreticisi Lever Brothers'ın 1930'da birleşmesiyle oluştu. Dünyada hızlı tüketim ürünleri pazarının önde gelen firmalarından biri olarak Unilever'in Türkiye'de ilk
Sayfa 62 - Business DergisiKitabı okudu
Reklam
256 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Gökhan Çelik // Fatih - Zaman-ı Veladet
Merhaba Sevgili Kitapseverler Bugün sizlere “Kurt Gecesi- İmparatoryum” ve “Şehzade- Hükümdarlık Satrancı” kitaplarını okuduğum yazar Gökhan Çelik’ in bir kitabıyla daha geldim: “ Fatih - Zaman-ı Veladet ”… Bu kitapta da , Fatih Sultan Mehmed' in şehzadelik dönemi ile İstanbul’un Fethi arası olaylar, gerçeğin ışığında bir kurgu ile
Fatih Zaman-ı Veladet
Fatih Zaman-ı VeladetGökhan Çelik · Yediveren Yayınları · 202214 okunma
Osmanlı'nın yönetim şekli
Gülhane Hatt-ı Hümayunundan [1839] önce Osmanlı Devleti, Osman ve Orhan Gazi zamanından beri beyliklerden farklı bir yönetimle idare ediliyordu. Bu idare gayet sağlam ve usta bir idareydi. Allah Teala bu yönetim sayesinde Osmanlı Devletine Ortadoğu ve İslâm dünyasını yönetme imkânı vermişti. Ayrıca Osmanlılar hilafeti de bünyelerine almışlardı.
Eski Türk topluluklarında şamanlığa benzer bir inancın varlığına ihtimal verdirecek hiçbir kayıt mevcut değildir. Altay Türkleri tarafından bugün «şaman» mânasında kullanılan Kam sözü, Gy. Németh'in araştırmalarına göre, hiç olmazsa 5. yüz yıldan beri yaşamaktadır. Avrupa Hunları tarihinde Atakam ve Eşkam adlarında iki «şef» den bahsedilmiştir. Buradaki «kam» hecesi «din adamı»nı anlatan bir tâbir ise, bu, «şaman»ı değil, fakat eski Türk dininin temsilcisi mânasını ifade etmiş olmalıdır. Çünkü Hunların örf ve âdetleri hakkında oldukça geniş bilgi veren Lâtin (meselâ, A. Marcellinus, 4. yüzyıl sonları) ve Germen (meselâ, Jordanes, 6. yüzyıl ortaları) yazarların «Hunların dinî törenleri yoktur» diyecek yerde, garip ve ilgi uyandırıcı şaman âyinleri ve şamanik telâkkilerden haber vermeleri beklenirdi. Hükümdar âilesinin Budizmle yakın ilgisine rağmen Tabgaçlarda (5. yüzyıl) şamanlığı hatırlatan bir şey yoktur. Uygurlarda (8-11. yüzyıl) bile bu hususta açık bir delile tesadüf edilmez. Hattâ Uygurlarda kam sözü, «din adamı» değil, büyücü, sihirbaz mânalarında kullanılmıştır. Orhun kitabeleri dahil, şimdiye kadar ele geçen Gök-Türkçe yazılı metinlerde ne umumi olarak «din adamı» manasında, ne de «şaman» mânasında kam kelimesine rastlanmadığı gibi, bütün bu vesikalarda şamanlığı îma eden bir kayıt bulunmamıştır. Bundan dolayı, Gök-Türkler zamanında bile Türk dinî itikadlarını gelişi-güzel şamanlık telâkki etmenin tehlikesi üzerine dikkat çekilmiş idi.
Sayfa 40 - Kültür Bakanlığı YayınlarıKitabı okudu
Hep olacak.
Ah evet, doğru, bir de Türk tehlikesi var…
Sayfa 15 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
Uygun zemine kavuşamayan istidatların, körelme tehlikesi vardır. Bu sebeple, ailelerin ve eğitimcilerin, çocuklara zengin bir eğitim ortamı hazırlamaları son derece geliştirici olacaktır.
Sayfa 174
597 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.