Öğrenmek isteyen okusun!
Öncelikle yazdıklarım kitap incelemesinden ziyade yazar incelemesi veya araştırma yazısı oldu. Bu araştırma-incelemeyi oluşturmak, (geceleri birer-ikişer saatimi ayırarak) bir haftamı aldı. Biraz emek verdim açıkçası. Bu sebeptendir okuyacak olanlara kesinlikle birşeyler kazandıracağımı düşünüyorum. Vakti olan herkesin
Son 10 gündür bu kitapla yatıp kalkıyorum desem yalan olmaz... Okuma serüvenimde bu kitap bir kilometre taşı oldu benim için. Nedenlerini dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım. Çünkü anlatacak gerçekten çok şey var bu kitapla ilgili. Hepsini bir incelemeye sığdırmak mümkün olamayacağı için kendimce önemli gördüğüm bazı konuları masaya
Devletler de tıpkı insanlar gibi doğar, büyür, yaşlanır ve ölürler, der İbn Haldun.
Osmanlı Devleti, büyük bir coğrafyaya hüküm sürmüş, 600 yıldan fazla varlığını devam ettirmiş bir devlet. Her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi Osmanlı da o sona çok yaklaşmıştır. Girilmemesi gereken bir savaşa girilmiş, yapılmaması gereken hatalar yapılmış ve
Lise yıllarım, abimin beni yönlendirdiği kitapları okumakla geçti.
Aziz Nesin de onlardan biridir. (Diğeri de yine çok değerli bir yazar. Onu başka bir incelemede anlatmak isterim.) Aziz Nesin'in kitaplarını kahkahalarla okurdum. Ama nereden bilirdim ki lisede beni güldüren adam, üniversitede ağlatacak. Evet ben Aziz Nesin diyince hep güldüm, ta ki
Esra Kurt kardeşimizin yaptığı ( #30997659 ) Mehmet Uzun etkinliği vesilesiyle yazılacaktır. Kendisine bu vesileyle teşekkür ediyorum. Böyle güzel bir etkinliği yapan yoğun duygulara sahip kendisi incelememizi okumasın. (Bu şaka tabi) :)
Bazı kitaplarda olduğu gibi biz de yazımızda bir
Selam arkadaşlar, gelirleriyle ve giderleriyle tüm insanlığa faydamın dokunduğu youtube linkini aşağı bırak... yok yok öyle bir derdim, merak etmeyin. Bu yalnızca kamusal bir incelemedir, dileyen okur, dileyen okumaz. Sizi birer araç olarak görmüyorum, birbirimize katacağımız çok şey var.
Hepimizin içinde bir nebze de olsa kendini bulabildiği
Tanıl Bora bir siyaset bilimci ve takip ettiğim entellektüellerden biridir. İletişim yayınları editörü aynı zamanda çok sevdiğim Birikim dergisi yazarlarındandır.
Türk Sağının Üç Hali kitabı sol entelijansiya tarafından ilgi gördü ama merkez sağ için aynı şeyi söyleyemem. Özellikle 1K ‘ da ne kadar az okunduğunu görünce bir anlam veremedim. Bu kitabı lisans
Televizyonlarda, sosyal medyada tecavüz, taciz, her türlü şiddet, cinayet haberlerini görmüşsünüzdür. Belki de aramızda bunları yaşayan, kendi gözleriyle tanık olan kişiler var. Çoğu kişi gördüğü bu haberlere tepki gösteriyor, ki bu uygulamada çoğunluğun tepki gösterdiğini düşünüyorum ben. O zaman neden hâlâ bu tür kitaplar basılıyor. Öznur
Osman Şahin'in ilk okuduğum kitabı ile sizlerleyim. Osman Şahin'in ismini okuma etkinliği sayesinde duymayan kalmadı sanırım. Bizleri bu değerli yazarla tanıştıran
Beyaz Kale, edebiyatseverler tarafından Orhan Pamuk'un kendi tarzını oluşturmaya başladığı ilk romanı olarak kabul edilmektedir. Böyle bir kabulün olmasının sebebi, Orhan Pamuk'un kronolojik olarak daha sonra yazdığı eserlerinde sıklıkla kullandığı "başkası olma" metaforunu ilk olarak bu eserinde kullanmasıdır. Zira Orhan Pamuk'u Orhan
CANIM İNSANLAR! SONUNDA BANA, BUNU DA YAPTINIZ.
Günlük, bir kişinin yaşadıklarını, duygu ve düşüncelerini, özel yaşamına dair bilgilerini tarih belirterek günü gününe anlatan edebi bir türdür. Oğuz Atay'ın Günlükler'i ise, bir edebi tür olan günlükten oldukça farklı. Kitaba başlamadan önce yazarın iç dünyası ve özel hayatıyla ilgili bilgileri
***Yazacaklarım, kitap hakkında ipucu içermemektedir, zira kitaba değil kitap ekseninde, kitaba konu olan gerçeklere değinmek istiyorum.
Celadet Bedirhan...Tam adıyla Celadet Eli Bedirxan. Bilhassa tüm Kürtler tarafından yakından bilinen, Mehmed Uzun'un tabiri ile "Gökteki on dördünü doldurmuş ay gibi tanınan" bir aydın, bir yazar,
Selam değerli okurlar.
Kitabın incelemesine başlamadan evvel, eser sahibi hakkında duygu ve düşüncelerimi aktarmak istiyorum biraz.
Sevgili Hakan, değerli dostum; uygulamada tanıdığım ve tanımaktan da fevkalade mutluluk duyduğum, görgülü, efendi, saygıdeğer bir beyefendidir. Kendisine karşı hissettiğim sevgi ve destek olmak isteğim, kitabını
YÖRÜK ALİ EFE & 9 EYLÜL 1922
Yörük Ali Efe'ye Büyük Taarruz ile Yunan Birliklerine takip görevi verildi. Aydın'ın Efeleri adeta kanat takıp uçtular. Ödemiş, Tire, Torbalı ve 8 Eylül'de Seydiköy'de durdular. Yörük Ali Efe'nin adamları "Efem önümüz açık, İzmir'e ilk biz girmeliyiz" dediler. Yörük Ali Efe sanki devlet adamı eğitimi almış gibi "Bu şeref, bu onur Türk Askerinin, Türk Ordusunun olmalıdır. Önce Asker girecek. Sonra davet ederlerse biz gideceğiz" diye cevap verir.👏🏻
9 Eylül 1922 sabahı içlerinde Çine Dereli köyünden Başçavuş muavini Sarıhocazade Mustafa efendi mahdumu Ahmet Emin / Molla Emin'in de bulunduğu (Ahmet Emin Akbay) bulunduğu Ahmet Zeki Bey Komutasındaki 2. Süvari fırkası olur.
2. Süvari fırkasının ardından Mürsel Paşa Komutasındaki 1. Süvari fırkasıda İzmir'e girdi. Ardından 5. Süvari Kolordusu Komutanı Mirliva Fahrettin Paşa Komutasındaki birlikler saat 10.00 da İzmir'e girdiler. Daha sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk maiyetiyle birlikte Belkahveden İzmir'e girerek Fahrettin Altay Paşa ile buluşurlar.
Fotoğraflar; Aydınlı Yörük Ali Efe ve İzmir'e ilk giren Süvari fırkası içinde yer alan Ahmet Emin Akbay.
Aydın~İzmir bütünlemesiyle nefis bir işgalden kurtuluş yazısı.
Başta Gazimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, tüm kahramanlarımıza minnetle.🇹🇷
Ruhları şad olsun. Kurtuluşumuz kutlu olsun.