Türkçemizin yeni anlamlara karşılık bulma işinde bulunmaz elverişli aygıt ve avadanlıklarına örnekler verdik. Dilimizin, yabancı sözleri ÖĞÜTÜM ve yerli sözcükleri ÜRETİM olanakları, bilimsel çabayla hiç işletilmedikleri halde, büyüleyicidir denilebilir.
Her şeyimizde olduğu gibi, dilde de, skolastiğe, spekülasyona düşülüyor. Soyut, kuru söz oyunları ile meselenin özüne (Dilin insanlarca konuşulup anlaşmak için olduğuna) yan çiziliyor. Türk milletine Türkçe öğretmek de, medresede yabancı dil öğretmeye çevriliyor.
Reklam
Dilde uydurma ve kaydırmayı önlemek için birinci şart Yaratıcı Çalışma, ikinci şart ise Halka Saygı beslemek, sözde ve biçimde kalmayan Gerçek Demokrasiyi içe sindirmektir. Ancak bilincimizde ve altbilincimizde kıyasıya demokratlaşabildiğimiz, halka katışıksız inandığımız ölçüde, dilimize ve ruhumuza sinmiş olan aşağılık duygusunu temizleyebiliriz.
Başka dillerdeki söz, nüans zenginliğini, o dili konuşanların yaratıcı emek ve çabalarından değil de, dilin kendisinden gelmiş sayıyoruz. O zaman, yabancı dillerden ne denli çok sözcük ve kuralı Türkçeye kaydırabilirsek o denli mühim iş yapmış olduğumuza inanıyoruz. Vaktiyle Arap-Acem sözcüklerini kurallarıyla almıştık. Yeni kurtulduk. Kapitalizme Yabancı Sermaye etkisi ile girildiği için, Batı sözcüklerini ve dil kurallarını Türkçeye kaydırmakta, ölçü bilmiyoruz. "Medrese"ye karşı, modern "Mektep" tutmuştu. Frenkçede mektebe "EKOL" deniyor ya.. "Okunmak" tan "OKU" nun bir "L" katarak okul yaptık. Oysa yukarıda gördüğümüz gibi, "L" Türkçede pasif eylem kapısıdır. Onu, Fransızca soneki "EL, AL" kuralı biçimine soktuk. Bu sonekin Türkçedeki karşılığı ise, "SEL, SAL" dır, "uySAL" , "toplumSAL" daki gibi. Tabiat sözcüğünü de, "DOĞA" yapınca, "Tabiî" yerine "DOĞASAL" demek gerekirdi, Frenkçeyi andırsın diye "DOĞAL" kullanılıyor. Ama kullanan kim? Bir avuç aydın. Ya halk? Halk ne yaparsa yapsın. Demek ki dil kaydırıcılığımız da, uyduruculuğumuz gibi, halkı hiçe saymaktan ileri geliyor.
Dil KaydırıcılığımızKitabı okudu
Dilimizin eksiklikleri, dilimizden değil, yaratma eksikliğimizden geliyor. Yaratıcılıkta, keşifte, icatta geriliğimizi, söz uydurma ile yenemeyiz. Medeniyete "Uygarlık" demekle, dilimizi, dolayısıyla kafamızı bir az daha karıştırmaktan başka bir şey yapmış olmuyoruz. Dilde ve düşüncede kargaşalıktan kurtulabilmek için, İşte (Üretimde-Kültürde) yaratıcı olmaya çalışmak birinci şarttır. Aşağılık kompleksimiz, ancak keşifçi ve icatçı emeğimizle giderilebilir. Dilde yaratıcılık ise, yukarda genişçe açıkladığımız gibi, dil prensip ve kurallarına uymakla mümkündür, gelişigüzel uydurmakla değil.
Dil UyduruculuğumuzKitabı okudu
Uğradığı bütün işkencelere rağmen, yine de Türkçe halka ısınıldığı ölçüde sadeleşip güzelleşiyor. Halka içten yad kalanlara gelince; onlar "Sosyalist" bile geçinseler, ancak halka yabancı uydurcaya düşüyorlar.
Reklam
Meşrutiyetten beri sürüp gelen dil savaşımız, hep Türkçe sözcüklerimizi o (maddesel, hayvansal, bayağı, kaba) durumlarından kurtarıp, daha (manevî, insancıl, soylu, ince) kullanılışlara alıştırmak uğrunda güdülmüştür. Buna TÜRK DİLİ KURTULUŞ SAVAŞI adını vermek yanlış olmaz.
İlk Osmanlılık, anadan doğma ilkel halkçı, Türkü de, Türkçeyi de üstün getirdi. Sonra, Osmanlı'nın ilkel göçebe demokrasisi de derebeyleştikçe, Türkçe de soysuzlaştı. Üst sınıflar, Türkiye halkından koptukları ölçüde, Türkçeyi aşağı ve kötü dil yerine koydular. Türkleri, "Etrâk'i bî idrâk" (anlayışsız Türkler) diye horlamaya dek cüret bulan Arapça; Medrese, Acemce; Divan sözcüleri, kendileri nasıl halka yad düşerek yükseldilerse, tıpkı öyle, Türkçeye yad düşen ve yukarıdan bakan bir uyduruk dil icat ettiler.
Yabancı Söz Tüm Türkçeleşmemişse: O zaman, dilimiz o sözü, "Sen yabancısın!" derce damgalar. Fransızca ŞOKOLA olduğu gibi ŞOKOLA olarak kalabilirdi, ÇİKOLATA olmuştur. Arapça VAKT, VAKIT biçimine girebilirdi, VAKİT olmuştur. "I" yerine sözün yabancılığını yüzyüne vuran "İ" harfiyle seslendirilmiştir. Kurala uymayan konuşmaya "Ermeni Türkçesi" diyoruz. Türkçe yabancı sözcüklere kolay kolay teb'alık hakkı vermiyor. Buna da saygı göstermemiz gerek.
Türkçenin Yabancı Sözcükleri Sindirimine ÖrneklerKitabı okudu
Yabancı Söz Tüm Türkçeleşmiş ise: Türkçe seslendirilmiştir. TÜRKÇE SESLENDİRME, her heceyi bir sesli harfe bağlar ve her sözcükte bir tek tip sesli bırakır (ya kalın sesliler: A, I, O, U, ya da ince sesliler: E, İ, Ö, Ü,). Örnek: Fransızca Frank, Türkçede Firenk olur, Fransızca Anglez, Alman, motör, Jaket, Türkçede İngiliz, Alaman, Motor, Ceket olur. Farsçada MEHTÂB ve PENCÜŞENBİH, Türkçede MAYTAP ve PERŞENBE olur. Arapça, MUHAMMED, ÂİŞE, SÜKKER, Türkçede Mehmet, Ayşe, Şeker olur. Bunlar artık tüm Türkçe olmuş sözcüklerdir. FİLM, Fransızcadır, FİLİM Türkçedir. AKL Arapça, AKIL Türkçedir. 𝗕𝗼̈𝘆𝗹𝗲𝗰𝗲 𝗧𝘂̈𝗿𝗸𝗰̧𝗲𝗻𝗶𝗻 𝗵𝗮𝗿𝗶𝗸𝗮 𝗳𝗼𝗻𝗲𝘁𝗶𝗸 𝗱𝗲𝗴̆𝗶𝗿𝗺𝗲𝗻𝗶𝗻𝗱𝗲 𝗼̈𝗴̆𝘂̈𝘁𝘂̈𝗹𝗺𝘂̈𝘀̧ 𝘀𝗼̈𝘇𝗰𝘂̈𝗸, 𝗧𝘂̈𝗿𝗸𝗰̧𝗲𝗻𝗶𝗻 𝗼̈𝘇 𝗺𝗮𝗹ı𝗱ı𝗿, Türkçe fonetiğe uygun yabancı sözcüklerin en kolay benimsenmesi bundandır. RADYO, ATOM gibi.
Türkçenin Yabancı Sözcükleri Sindirimine ÖrneklerKitabı okudu
Reklam
Dilcilik adına meydana getirilen "Arı Türkçe"nin, daha şimdiden halkla, Osmanlıca kadar kopuşmuş olduğunu ve dilimizi iğnelediğini kabul etmemek mümkün müdür? Dilimizin özleştirilmesinde, kural ve aygıtlar baştan aranmamış, ortaya konmamış, sözcük üretilmesinde gelişigüzelliğe ve başıboşluğa meydan verilmiş olduğundan, Dil Devrimciliği, Osmanlıcacılıktaki gibi, halktan kopmanın bir tatmin yolu sonucuna vardı.
Dil Devrimi
Türkçenin geçmişinde; uydurulmuş Osmanlıca, halk düşmanı aydınların Arapça ve Farsça sözcükleri, kayır malarıyla doğmuştur. Arapça, Acemce sözcükler, Manevî Yüce (becerî, asil, ince, temiz, yüksek) anlamlara " tahsis" edilmişlerdir. Ayni sözcüklerin tam Türkçe karşılıkları ise, maddî - Alt (hayvanî, bayağı, kaba, pis, alçak) anlamlara kullanılmıştır. Birkaç örnek verelim: Arapça "LİSAN" , Türkçe "DİL" sözcüğünün tüm karşılığıdır. Öyleyken, bugüne dek Lisan sözcüğü, kültür dili, insanlarca konuşulan manevî dil yerine kullanıldı. Dil dendiğinde ise, ağzımızdaki et parçası akla getirildi. "DİL" sözcüğü bir suçlu gibi, yeni yeni rehabilitasyona (itibara) kavuşturulabiliyor. Arapça "AKIL" , Türkçe "US" sözcüğünün tüm karşılığıdır. Ama bugün "USLU" kişi "akıllı" kişi değil; aklı çocuk olup, başkasının aklı ve dileğine ya da kuralına boyun eğen, yatkın kişi anlamına gelir. Akıllı kişi ise, tam uslunun tersi, düşüncesini ve dileğini başkalarına dayatmayı bilen, sözü dinlenen, uyulacak kurallar koyan kişi sayılır. Türkçenin geçmişi ile ilgili bu açıklama, Dil Devriminin, Türkçeyi kötülenmekten kurtarma anlamına gelmesi gerektiğini göstermektedir.
Bu aman vermez akını hiçbir "Arı dil"ci aydın, hiçbir özleştirici okul durduramaz. Bin yıllık hocayı "Profesör" , beş yüzyıllık "paşa"yı "general" olmaktan kim alakoyabildi?
Anlamların kıvraklığı, anlamsızlık değildir. Bir dil, oturaklı terimleriyle, (Locution Verbiale) denilen söz gelimleri ile düşünceyi geliştirir. Dilin gelişimi için Düşünce Yaratıcılığı ne denli gerekli ise; Yaratıcı Düşünce için de, İşlek Dil en az o denli gereklidir; Bir Toplumda, Düşünceyi yok etmek mi istiyorsunuz? O Toplumun dilini bozuk
22 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.