Farsça'ya gösterilen bu ilgi bazı Türk devlet adamlarının, şair ve yazarlarının tepkisini çekmiştir. Bu kişilerin başında büyük Türk şairi ve devlet adamı Ali Şir Nevai gelmektedir. O, 905 (1500) yılında yazdığı Muhakemetü' l-lügateyn adlı eserinde Türkçenin ifade kuvvetini anlatmis ve onun Fars­çaya olan üstünlüklerini eserinde ispat etmeye çalışmıştır. Nevai, aynı zamanda böyle üstün ve zengin ana dilleri dururken, onu bir yana bırakıp Fars­ça yazmaya özenen devrin edebiyat heveslisi gençlerini tenkit ederek, onları şu şekilde uyarmak istemiştir: "Zavallı cahil Türk gençleri! Güzel bir iş yaptıklarını sanarak Farsça şiir söylemeye özeniyorlar. Bir insan etraflı ve iyi dü­şünürse, Türkçe' de bu kadar incelikleri, derinlikleri ve zenginlikleri keşfeder; bu dilde şiir söylemenin ve sanat göstermenin daha kolay, daha beğenilir olacağını anlar. Türk dilinin olgunluğunu ve zenginliğini ortaya çıkaran çok miktarda şahit vardır. Halk arasında yetişen şairlerin, sanatkarların ana dilleri dururken yabancı bir dil ile açıklamamaları ve böyle bir işe girişmemeleri gerekirdi. Eğer iki dilde şiir söylemeye ve yazmaya becerileri yetişiyor idiyse, ana dillerinde, yabancı dil ile söylediklerinden daha çok söyleyip yazmalıydılar. Türk milletinin şairleri ellerinden Türkçe şiir yazmak gelirken, hepsi birden Türkçe yazmayıp da Farsça yazmaları düşüncesine insan kafasında yer veremez."
Yabancı dillere tutkunluğumuz ve yüzyıllar boyu kendi dilimizi küçük görerek ona, gereken ilgiyi göstermemem izden ötürü, kimi kavramlarda eksiklerimiz ve dili yozlaşmaya götüren tutumlarımız oldu. Bugün de aynı yöndeki kimi gelişmelere tanık oluyoruz ama dilimizin geçmişine, günümüz Türkçesinin derinliklerine eğilenler, ne engin bir deniz karşısında bulunduklarını kolayca anlayacaklardır.
Bilgi YayıneviKitabı okudu
Reklam
Kendini, ülkeni ve dilini işlemek... Nakış gibi...
Diller; işlendikçe felsefe, hukuk, bilim, teknik alanlarında çeşitli çalışmalar yayımlandıkça, bir eğitim-öğretim dili niteliği kazandıkça gelişir. Genel kavram adı verilen bitki, canlı, omurgalılar, memeliler...gibi sözcüklere, değer yargısı, önsezi, sağduyu, güven, bağımsızlık... gibi soyut kavramlara ulaşır; bir soyutlama (abstraction) ürünü sözcük ve terimlere sahip olur.
Bilgi YayıneviKitabı okudu
Bugün televizyon dilimize savaş açmış durumda!
İkinci Dünya Savaşı' ndan sonra İngilizcenin bütün dünyada görülen yaygın etkisi , ana dil bilincinden yoksun kimselerin özensiz dil kullanımları, eğitim-öğretimde İngilizceye verilen ağırlık ve bu dille öğretim, Türkçenin sözcük ve terim düzeyindeki söz varlığında olumsuz gelişmelere neden olmuştur.
Bilgi YayıneviKitabı okudu
pişmişayva rengi allık kalp ben :')
Hint-Avrupa dillerinde yeşil, mavi, gri, sarı gibi adların hepsinin 'parlamak, ışık vermek' anlamındaki ghel- ortak köküne dayandığı görülür. Buna karşılık Türkçenin elimizdeki en eski belgelerinde, değişik anlatım yollarından adlandırmalara gidildiği görülür: Yaş'tan türeyen yaşıl (yeşil), 'sema' anlamına da gelen kök (mavi), boz, sarıg (sarı), kızıl, ak ve eş anlamlısı ürün, konur (kestane, kızıl kahverengi)...gibi sözcüklerin yanında, doğadaki belli nesnelere dayanan renk tonları büyük bir zenginlik gösterir: Vişneçürüğü , pişmişayva, camgöbeği, gülkurusu, narçiçeği, kavuniçi...gibi. Bu adlandırmalardan başka , açık yeşil, açık sarı, koyu yeşil, koyu sarı gibi nitelemelerin yanı sıra sapsarı, yemyeşil kıpkırmızı gibi pekiştirmelerden de yararlanılır.
Bilgi YayıneviKitabı okudu
Koyun çok olunca :')
Bugünkü Anadolu ağızlarında yalnızca, koyunların cinsleri, yaşları, çeşitli nitelikleriyle ilgili 80 kadar sözcük bulunduğunu saptadık .
Bilgi YayıneviKitabı okudu
Reklam
89 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.