Önsöz
Türkiye Cumhuriyeti'nin politik sisteminin sağlam olmamasından ötürü millet Mustafa Kemal çağına sık sık dönüş yapıyor, ona olan özlemini her seferinde dile getiriyor.
Papa Eftim Fener Rum Patrikhanesinin İç Yüzünü Anlatıyor
1964 yılının Mayıs ayında "Akşam" gazetesine oldukça geniş bir mülakat veren Papa Eftim, Fener Patrikhanesi'nin çevirdiği entrikaları ve Türklük aleyhine faaliyetlerini kamuoyuna anlatmıştır. Fener Rum Patrikhanesi'nin halen Doğu Roma İmparatorluğu'nu kurma hayalinde olduğunu belirten Papa Eftim sözlerine şöyle
"Yeni devlete Osmanlı'dan kalan maddi miras hak­kında, birkaç sayı vereyim: Okur yazar oranı erkeklerde yüzde yedi, kadınlarda binde dört. Kişi başına düşen milli gelir dört lira. Bebek ölüm oranı yüzde seksene yakın. Mühendis sayısı 40. Halkın yüzde doksanı köy­lü. Hititlerden kalma usullerle tarım yapılıyor. Teknolo­ji yok denecek düzeyde. Maliye batık. Vergileri yabancı bir kuruluş topluyor. Anadolu'da dört bin kilometreye yakın demiryolu var ama bir metresi bile Türklerin de­ğil. Türkiye Cumhuriyeti'nin devraldığı maddi miras işte böyle: Ortaçağda yaşayan bir millet. Atatürk bu yoksul, ilkel, geri, çağdışı toplumu çağa açan, Anadolu aydınlanmasını başlatan, Türkiye'yi kal­kındıran insandır."
Selanik'te "Ali Rıza oğlu Mustafa" olarak başlayan hayatı, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu, "Gazi Mustafa Kemal Atatürk" olarak nihayete erdi.
Kısacası, çare zatı devletinizin, alt tarafı seksen bin Kıbrıslı Türkçe konuşan zümre için düşünüp uygun gördüğünüz şekli idarenin, ya’ni FEDERATİF bir tarzı idarenin, bizzat Türkiye Cumhuriyeti hududları içinde yaşamakta bulunan SEKİZ milyonluk Kürt camiası için de kabul ve tatbikidir.
Sayfa 96
Meselenin hallini arzu buyuruyorsanız sureti halli arz edeyim: Resmi bir tebliğ ile Kürdistan’ın mevcudiyetini, Kürdlerin tarihi, ırki, harsi haklarını tanır ve itiraf ederseniz, işte o zamandır ki meselenin halline doğru büyük ve mühim bir adım atılmış olur. Bunu yapmakla da ancak hadisata takaddüm etmiş olursunuz.
Sayfa 116
İslam Konferansı Örgütü'nün elli yedi üye ülkesinden sadece biri, Türkiye Cumhuriyeti, uzun bir süredir demokratik kurumları işletmektedir; zorlu ve sürekli sorunlara rağmen, liberal bir ekonomi ile özgür bir toplum ve siyasi düzen kurma konusunda ilerleme kaydetmiştir.
4 Nisan 1949'da kurulan NATO'ya, CHP iktidarı, 11 Mayıs 1949 tarihinde başvurur. "Avrupa Paktı"dır diye alınmayız. Göz göre göre gerçekler ve anlaşmalar dikkate alınmaz. DP'nin epey ümitli olarak 11 Temmuz 1950'de başvurusu da reddedilir. Türk Tugayı savaş görevlerini övgüye değer başarınca, ABD'nin ısrarlı desteği üzerine, 18 Şubat 1952 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti NATO'ya alınır.
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları etnik ve dinsel kökenleri ne olursa olsun, genellikle kendilerine otorite olarak gördükleri kişi ve kurumlar tarafından tebliğ edilen ifadelere inanma eğilimindedir.
23 Nisan 1927 tarihindeki ilk bayram, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurucusu ve dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa himayesinde gerçekleştirildi.
Mareşal Gazi Mustafa Kemal Paşa'ya 1926 yılında İzmir'de düzenlenmesi planlanan suikast girişimi önceden haber alınarak önlendi. Büyük Önder bu konuyla ilgili Anadolu Ajansı'na şöyle bir açıklama yaptı: "Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır."
Elma YayıneviKitabı okudu
Ülkenin yakın tarihine ilişkin bilgisi günden güne artan ve bildiklerinin çoğunun yanlış olduğunu ya da farklı bir açıdan bakıldığında bambaşka bir görüntü sergilediğini öğrenen Alper, ülkesinin mağdur ettiklerine karşı vicdani bir sorumluluk hissetmekle böyle hissetmesi için kurulmuş bir düzence kandırıldığı hissi arasında bocalıyordu. Mağdura acıma hissinin ötesine geçemiyordu. Ülkesine yönelik saldırı ve eleştiriler karşısında, özellikle de bunları dile getiren Türk değilse, savunmacı bir refleksle ülkesine sahip çıkıyordu. Hükümetten hoşlanmasa da ülkesini ve devletini seviyordu. Onun için bu iki kavram, ülke ve devlet, yani Türkiye ve Türkiye Cumhuriyeti, sadece kendisinin azarlayabileceği bir evlat gibiydi. Nasıl ki bir ebeveyn, evladını bir başkası azarladığında o kişi haklı da olsa çocuğunu korur ve saldırganlaşırsa, Alper de ülkesine yönelik eleştiriler karşısında benzer bir refleks gösteriyordu.
Sayfa 91 - Sözler: Ne imiş söyle aşkın tılsımı?Kitabı okudu
Mobbing Bank Diyor ki;
Sultan Mahvettin Olmayı Kim İster? Osmanlı imparatorluğu döneminde ki toplum, İmparatorluğun büyük siyasi gücüne rağmen dünya ve insanlığın gittiği yönde akıl ve bilimin eseri başarılara dini dogmatizmi tercih ettiği için sahip olamamıştır. Dünyanın en önemli doğal kaynaklarına sahip olmasına rağmen bu değeri koruyamamış olmasının sebebi de
ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz'in TSK'ya ateş püskürmesi.
Irak savaşının ve işgalinin mimarı Paul Wolfowitz Türkiye'ye karşı çok öfkeliydi. Hesapları yanlış çıkmış, Tür­kiye Irak savaşında ABD'nin yanında olmamıştı. Bu nedenle ABD işgal operasyonunda zorlanmış, kayıp sayısı ve maliyet­leri artmıştı. Wolfowitz'in bu öfkesi giderek TSK'deki Kema­list /ulusalcı subaylara odaklandı. Wolfowitz, 1 Mart Tezkeresinin Meclis'ten geçmemesi konusunda TSK'yi açıkça suçluyordu. Fatura TSK'ye çıkarılmıştı. Bu faturanın bedeli Ergenekon soruş­turmaları sırasında Kemalist subayların tasfiyesi ile ödettiri­lecekti. Böylece rejimin 'Ilımlı İslam Cumhuriyeti' yönünde dönüştürülmesinin önündeki en büyük engellerden biri de temizlen­miş olacaktı.
Resim