1940'da İsmet İnönü tarafından kurulan Köy Enstitüleri haricinde CHP'nin "Sol" ile bir alakası yoktur. Hitler ve Mussolini ile selamlaşan ve kafatası ölçümleri yapan bir parti nasıl bir sol parti olabilirdi? 1965 Senesine kadar CHP'nin sol bir parti olmak gibi bir iddiası yoktu. 1961'de Mehmet Ali Aybar reisliğinde Türkiye İşçi Partisi kurulmuştu. Bu parti mebus çıkartıp meclise girmişti. İsmet İnönü, kendi partisinin oylarının bu yeni partiye kaymasını engellemek ve yükselen sol oyları toplamak için, 29 Temmuz 1965'de İsmet İnönü'nün Abdi İpekçi 'ye verdiği mülakatta; "CHP, bünyesi itibariyle devletçi bir partidir ve bu sıfatla elbette ortanın solunda bir anlayıştadır." demiştir. Bu açıklamadan sonra CHP bir sol parti olarak kabul edilmiştir. 1971 Muhtırasında Türkiye İşçi Partisi kapatılmıştır. 1972'de ise CHP'nin başına Mustafa Bülent Ecevit gibi sol yelpazeye İsmet İnönü'den daha uygun birisinin geçmesi ile CHP'nin sol parti bir parti haline gelmiştir. CHP'nin sola kaymasından şikayetçi olan Turan Feyzioğlu (1922-1988), CHP'den istifa edip 1967'de Güven Partisi isminde bir parti kurmuştur. Güven Partisi'nin ideolojisi Sağ Kemalizm idi Bu da CHP'nin sol yelpazeye kaymasını hızlandırmıştır.
147'lik olduğuma göre, 27 Mayıs darbesinin kurbanlarından biriyim. Haksız yere işimden atıldım. Başka bir devlet memuriyetinde çalışmam yasaklandı. Dımdızlak ortada kaldım. Ne var ki, 27 Mayıs'ın, 12 Mart ve 12 Eylül'den bambaşka olduğuna kesinlikle inanıyorum gene de. 27 Mayıs, ötekiler gibi faşist bir eylem olarak değil; ilerici, hatta solcu bir yanı olan, devrimci sayılabilecek bir hareket olarak başladı. 27 Mayıs'tan üç gün sonra, Millî Birlik Komitesinin başkanı Cemal Gürsel Vatan gazetesine, bir cunta liderinin ağzından çıkması hic olası görülmeyen şu inanılmaz lâfları söylemişti: "Memleketimizde komünist partisinin muvaffak olacağına inanmıyorum. Bir sosyalist partinin lüzumuna inanıyorum. Memlekette sosyal meselelerin halline yardımcı olabileceğini tahmin ediyorum." Nitekim 27 Mayıs'tan bir iki yıl sonra Türkiye İşçi Partisi faaliyete geçti. Memlekette o güne kadar görülmemiş Sosyalist eylemler başladı. TİP'in binlerce üyesi vardı. 1965'de TBMM'e on beş milletvekili gönderecek kadar güçlenmişti. Eğer 27 Mayıs ve 27 Mayıs'ın kabul ettiği o olağanüstü ilerici anayasa olmasaydı, ne TİP gelişebilirdi, ne de sendikalar.
Sayfa 261 - Yky·Kitabı okudu
Reklam
368 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Yakın zamanda Doğan Avcıoğlu'nun "Türkiye'nin Düzeni" kitabı uzun bir aradan sonra yeni bir baskı yaptı ve dikkatleri üzerine çekti. İlk kez 1968 yılında yayınlandığı popüler
Yön-Devrim Hareketi
Yön-Devrim HareketiGökhan Atılgan · Yordam Kitap · 201821 okunma
Kemal Burkay
Bize biraz kendinizden söz eder misiniz? ... Beş yıllık ilkokul öğrenimimden sonra Akçadağ Öğretmen Enstitüsü'ne gittim. Altı yıl da orada okudum, Dicle Ergani'de diplomamı aldım. Üç yıl köylerde öğretmenlik yaptım. O arada da dışarıdan lise diploması alarak Ankara Hukuk Fakültesi'ne girdim. 1960'da hukuk fakültesini bitirdim. 1964'te de avukatlığa başladım, Elazığ'dan sonra da Dersim'e gittim. 1965'te Türkiye İşçi Partisi'ne üye oldum. 1966'da Kürt sorunu üzerine yazdığım bir yazıdan dolayı tutuklandım. Dört ay cezaevinde kaldım. Ardından 1969-1971 yılları arasında üç defa tutuklandım, Dersim'de, Diyarbakır'da, Ankara'da yargılandım. 1972'de ülke dışına çıktım, 1974 affından sonra tekrar ülkeye döndüm. 1974 yılının sonlarında bir grup arkadaşla Kürdistan Sosyalist Partisi'ni kurduk. 1975'de Özgürlük Yolu dergisini yayınlamaya başladık. Ardından da Roja Welat (Ülkenin Güneşi) gazetesini çıkardık. Mart 1980'de rejim partimize baskın düzenledi, ben ülke dışına çıktım ve şimdiye dek de ülke dışında yaşıyorum. Türk devleti beni vatandaşlıktan çıkarttı, bu son yıllarda çalışmalarımı ülke dışında yürüttüm. Evliyim, beş çocuğum var.
Sayfa 234 - 235 - İthaki Yayınları
Türkiye komünizminin kökeni konusunu çok erken incelemiş olan Georg Harris. Yıl 1967. Türkiye İşçi Partisi 1965'te Sovyetlerin güney komşusu Türkiye'de çok büyük bir atılımla meclise girmiş. Harris Türkiye komünizminin kökenine gidiyor. Çok garip bir yöntemi var. Standart tarihçilerin hiç değinmediği bazı iddialarda bulunuyor. Sonra o önermenin arkasına bir dipnot koyuyor. Ama o dipnotu, o önermeyi kanıtlayacak kaynaklar değil, paragrafın tamamında söylenen şeyler konusunda oldukça sıradan kaynaklar. Mesela Manatov grubunun 1920 yazında Kuvayi Milliye müfrezeleri üzerinde etki kazandığını belirtiyor, ama gösterdiği kaynaklar paragrafın gerisinde yazanlarla ilgili. Veya Manatov'un faaliyetlerinin Mustafa Suphi ile kesin ilişkili olduğunu ileri sürüyor, ortada kaynak olmasa da. Tabii bu doğru ise, Manatov, Çerkes Ethem'le basbayağı ittifak içinde olduğuna göre Mustafa Suphi'nin de Kars'ta iken Ethem hakkındaki gerçek düşüncelerini yazmamış olduğu ortaya çıkıyor. Muazzam bir potansiyeli var bu iddianın.
Çokkültürlülüğü, çokkültürcülüğü Türkiye'ye bir "zenginlik" olarak empoze gayretinde, dayatma çabasında olan Avrupa Birliği, bunları, kendi ülkeleri için zararlı olmaktan öte, ülke
Sayfa 56 - Fark Yayınları·Kitabı okudu
Reklam
64 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.