"Dünyalılar,
birazdan okuyacağınız bu inceleme, ideolojisine körü körüne bağlanmış şahsiyetler için uygun olmayan cümleler içermektedir.
Bay K. keyifli okumalar diler."
Dünyalılar, Bay K. Cehennem'den korkmuyor. Sizler de korkmayın.
İnsanların, insanlara insanlık dışı olgularla hükmettiği bir dünyada yaşıyoruz, neden Cehennem'den
“Zaten biz acı çeken ölümlüler ayaklarımızı
mutluluğun üzerine hiç tamamen basamadık.
Her seferinde acı bir keder neşemizi kaçırır.”
-Rodoslu Apollonios
1. Giriş:
Bu yazı direkt olarak bir inceleme yazısı değildir. Antik Çağ’ın önemli yapıtlarından Argonautika hakkında bir akademik makale çalışmasıdır. Ve elbette yalnızca kitap hakkında
"Düşünce ve yazıda özgür olmak isterim, dünya davranışımızı yeterince sınırlıyor."
Wolfgang Van Goethe
______
Osman Şahin'in okuduğum ikinci kitabı oldu. İlki otobiyografik öğelerin ağırlıkta olduğu Kolları Bağlı Doğanlar kitabıydı. Selam Ateşleri- Ay Bazen Mavidir kitabında birbirine yer yer tema, konu veya ele alınan duygu
Orta Çağ köylüsünü mü, 1950’lerin Türk köylüsü ve köy yaşantısını mı okudum emin değilim. İnsan şaşıp kalıyor, nasıl yani, nasıl bu kadar kötü şartlar olabilir diyor. Eh şehirli için pek anormal bir yorum değil elbet. Annemiz babamız, onların anne ve babaları zaten bu yokluğu bir şekilde görmüştür. Yokluk derken, gerçekten yokluk.
Köy
Kitabı bitirdim ben de bittim. Psikolojik olarak çok yordu beni . Ben kitabı okurken böyle rahatsız ve huzursuz olmuşken, bütün bu insanlık dışı uygulamalara katlanmak zorunda kalan insanlar nasıl dayandı acaba ? Üzerlerinde denemedikleri işkence türü kalmamış, küfürler, hakaretler, aşağılamalarla insanlara yapmadıklarını bırakmamışlar.
Hayalimdeki Dünya çok mu ütopik acaba? Evrensel Barışın hakim olduğu bir dünya çok mu İmkansız?
Hepimiz Adem Ve Havva çocukları değil miyiz?!
İnsanlar Neden Kabil ve Habil kutuplarına ayrıldı?
Soru değil aslında bunlar;sorun ve sitem içerir kelime kelime...
Bu kitabı aslında, Marmara Depremi Yıldönümüne denk getirip okumak istedim. Kitap her ne
"Para, ün ve iktidar hırsının gözleri bürüdüğü, üç kuruş gasp ederiz diye gencecik bir flütçünün acımasız ellerle boğulduğu, ortaçağ karanlığının her gün biraz daha koyulaştığı, köylerin, kasabaların, kentlerin etnik boğuşmalarla kan gölüne döndürüldüğü, gerçeğin mafya liderlerinden sorulduğu, hapishanelerde yazarların, bilim adamlarının
ARİF H. — Benim bildiğim insanlar yüreklerinde biraz olsun sevgi taşırlardı. Anlaşılan nesil değişti.
TARIK — Elbette öyle. Biz bir bombada binlerce insanın öldüğü bir savaştan sonra gelen nesiliz. Sen istediğin kadar sevmeye hazırlan, öteki tarafta hergeleler topumuzun canım cehenneme gönderecek bombalar, ateş makinaları icat edip
Kitabın içinde, suyun kimyasal yapısı ( İki hidrojen bir oksijenden, kısaca H2O olarak adlandırılan suyun nasıl oluştuğu konusundan başlanıp, çeşitli savlardan hareketle suyun yapısı anlatılır.), kullanım alanları ve su insan ilişkisi ele alınıyor.
Endüstride, tarımda ve evde yanlış kullanılan su, ileri ki yıllarda büyük sıkıntılar yaşatabilir.
Cemşid'in, memleketinden ilk ayrılışıydı. Lise ikiye kadar okumuş, buna rağmen liseden mezun edilmişti. Son sınıfa geçtiğinde ilçede aylarca süren sokağa çıkma yasakları ve çatışmalar yaşanmış, okula gidemeyen öğrencilere, sokağa çıkma yasağı kalktığında diplomaları verilmişti. Neredeyse hepsinden bir an önce kurtulmak istermiş gibi, bütün son
Bu kitabın Iyi anlaşılması için yazarıyla yapılan röportaj ı incelemeye koymayı uygun gördüm Herkese iyi okumalar..
Yazar – Şair Nesimi Aday’ın Dersim Gazetesi’nde Yazar Faik Bulut ile yaptığı ‘Horasan’dan nasıl geldik?’ kitabına ilişkin yaptığı röportajın tamamını olduğu gibi yayınlıyoruz.
Türkiye’deki Alevilerin çoğu ve Dersimlilerin
Büyük şehirlerimizin ana caddelerinden geçerken, şaşırıyor, kendi kendimize soruyoruz? “Burası Türkiye mi” diye soruyoruz? Otellerimizin, iş yerlerimizin, mağazalarımızın, kahvehanelerimizin alınlarına asılı yabancı kelimelerle yüklü levhalar, hamam böcekleri gibi, sülükler, solucanlar gibi çirkin duruyorlar. Belediyelerimiz, yabancı isimlerle açılan iş yerlerine neden çalışma izni veriyorlar? Türkiye bir sömürge toprağı mı? İstanbul Üniversitesinin yapmış olduğu bir araştırmadan anlıyoruz ki, iş yerlerine yabancı isim koyanların % 71'i seçtikleri kelimelerin ne manaya geldiğini bilmiyor.
Fransa'da 1994 yılında 665 sayılı bir kanun çıkarıldı. Bu kanunun birinci maddesine göre Fransa'da üretilen mallara Fransızcadan başka isim verilemez. Ve bu malların reklâmları Fransızcadan başka dille yapılamaz.
Yine bu kanunun 9. maddesine göre, kamuya açık bir yerde, bir malın reklâmı Fransızcadan başka bir dille yapılamaz. Yapıldığı takdirde o mülk müsadere edilerek sahibinin elinden “bedeli verilmek kaydıyla” alınabilir. Bizim Meclisimizden böyle bir kanunun çıkması acaba çok mu zor? Milletvekillerimiz zahmete katlanarak böyle bir çalışmaya acaba neden girmiyorlar?
Gerçek mânâda özgürlüğün hiç var olmadığı, geçmiş Türkiye'sinin etkileri bu kitapta aslında çok net gözüküyor. Yazarın cezaevine girişi, oradaki anılar, okuyucu mektuplarına yer verilmiş... Kitaba dair son söyleyeceğim de şu olacak. Acaba iktidar değiştiği için mi insanların davranışları değişti? Yoksa insanların davranışları değiştiği için mi iktidar değişti? Mevcut iktidarın tersi görüşte birileri başa geçecek olsa, insan davranışları yine geçmişteki hallerine mi dönecek? Bence bunların cevabını bulabilirsek ve bir çözüm uygularsak, milletçe daha mutlu ve özgür yaşayacağız.
Burası Da CezaeviEmine Şenlikoğlu · Mektup Yayınları · 2008320 okunma