“Öldün! Öldün ha! Şimdi ben ne yapayım? Bir memur ölüsünün karısı.”
***
Bu monolog başlangıcını bir yerlerde alıntı olarak görseydim, “Gecede”yi okumaya ikna olmak için başka bir şeye ihtiyacım kalmazdı. Ve bu, tiradın sadece başlangıcı. Tiradın kendisi, ölü bir kocaya yönelik atılabilecek tiratların en iyisi. Ve bu tiradı barındıran öykü, bilinç akışını damarlarınızda hissedeceğiniz 7 öyküden sadece biri.
***
Üstelik “Gecede”, Leyla Erbil’in zekâ pırıltısıyla zihninizi aydınlatabileceğiniz eserlerinden yalnızca bir tanesi. “Tuhaf Bir Kadın” vardır mesela, “Mektup Aşkları” vardır. “Kalan” varmış, Erbil’in son eseri, henüz benim hayatıma uğramadı ama kendisinin başyapıtıymış, öyle diyorlar bilenler. Tezer’in ve Ahmed Arif’in Leyla Erbil’e yazdığı mektuplar ile de Leyla Hanımefendi’nin dünyasına arka kapıdan girmek mümkün.
***
Leyla Erbil, Türk edebiyatının en ilginç kadınlarından biri. İsmi geçtiğinde dahi heyecanlanıyorum. Türkiye’den, Türk yazınından, Türk entelijansiyasından Leyla Erbil gibi figürlerin geçmiş olması, beni doğduğum büyüdüğüm topraklara yakınlaştırıyor, memleketimle bağlarımı kuvvetlendiriyor. Türkiye böyle sevilir dedirtiyor; “ya sev ya terk et” çığırtkanlığıyla değil; gelecek nesillere, geçmişe ve yurttaşlarına tutunabilecekleri bir şeyler miras bırakarak.
***
Uzay boşluğunda süzülüyor gibi hissettiğiniz olursa, Leyla Erbil’in koluna girmeyi deneyebilirsiniz. Yanına her gittiğinizde anlatacak bir hikayesi olacaktır.
***
Sevgiler efendim.