Üniversite, bilimsel araştırmaları yapıldığı, araştırma atmosferinin de öğrencilerle paylaşıldığı yerdir. Üniversitede öğreticiliğin başarı ölçütü ise, söz dinleyen "kuzular" yetiştirmek değil, ama -konu bağlamında- aklına takılan her düşünce yüzünden hocasının sözünü kesebilen öğrencilerin artmasıyla belirlenir. Üniversitelerde akademik unvanlar, yetkili jüriler ve kurullar tarafından verilir. Buna karşılık hiç bir jürinin ya da kurulun veremeyeceği, yalnızca öğrencilerden alına bilecek bir "unvan" vardır ki, o da üniversite hocalığıdır! Bu unvanı elde edebilmenin tek yolu da öğrenciye gerçekten bir şeyler verebilecek kadar yaklaşmak, ona, üretken bir diyaloğun zeminini oluşturabilecek kadar gönül indirebilmektir.
Üniversiteler, öğrencilere karşı sarsılmaz bir görev bilinci temeline oturması gereken kimliklerini akademik unvanların çoğalmasıyla değil, fakat yukarda sözünü ettiğimiz anlamdaki üniversite hocalarının artmasıyla kazanabilirler.