Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Tekke ve Zaviyelerin Kapatıldığı günlerde İstanbulda ki, Tarikat ve Dergahlar.
Tekke ve Zaviyelerin Kapatılmasına Dair Kanun'un çıktığı günlerde, İstanbul'da yarı resmi kimliğe sahip 307 tarikat merkezi vardı. Yasadan sonra tüm bu dergâh, tekke, hankâh ve zaviyeler kapatıldı. Aşağıdaki liste, Reşat Ekrem Koçu'nun İstanbul Ansiklopedisi'nin 8. cildinden alındı. MERKEZİN ADI SEMTİ ZİKİR/AYİN
Sayfa 219 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları /3.Baskı 2010Kitabı okudu
Son söz
Türk emekçisi on yıllarca ezildi. Yaşamın yüküyle ezildi, siyasi yasaklarla ezildi, sınıf çatışmasının şiddetiyle ezildi, emperyalizmin baskısıyla ezildi. Yaşam standardında, teknolojide, bilimde, kültürsanatta, sporda hep ezildi. Cumhuriyet tarihi bir anlamda, Türk emekçisinin ve aydının ezilme tarihidir. Karadeniz'in dalgalarındaki Mustafa Suphilerden Sivas ateşlerindeki 33 ışığa, hepsi ezilmenin tarih kitabının altı çizili harflerini oluşturdular. Bütün bu zulüm, egemenlerin bilerek ve isteyerek yani, hukuk deyimiyle, teammüden bir boşluk oluşturma çabalarının somut sonuçlarıdır. Şimdi bu boşluk, daha 1950'den itibaren sırtını egemenlere dayayan şeriatçılarca doldurulmak isteniyor. Bir noktaya da gelindi saylır. İstenen de buydu: Sol'u engellemek. Ne ile ve nasıl olursa olsun; engellemek. Ortanın sağıyla olmadı. Sivil faşist hareketlerle olmadı. Askeri darbelerle olmadı. Emekçiler ve Sol hepsine direndi. Sokak sokak, kent kent direndiler. Şeriatçıların yarattığı kilitlenmenin çözümü, emekçilerdedir. Emekçiler mi? Onlar ne yaptıklarını, iyi bilirler.
Sayfa 218 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları /3.Baskı 2010Kitabı okudu
Reklam
b) Menzil Cemaati (Fecir Cemaati):
Menzil veya Fecir cemaatine göre ise cihat, yani silahlı mücadele için zaman çok erkendir. Cihat yoluna, İslam devriminin yolu tıkanmadıkça başvurulmamalıdır. İslam devrimi için izlenecek yol, önce tebliğ yoluyla taban genişletme ve yeni katılımlar sağlama, cemaatleşme yoluyla yeni katılımları bilinçli ve davaya inanmış militan haline dönüştürme; son çare olarak da cihat ilan etmektir. ☆ Kararlı çoğunluğun hareketi, sonucu hızlandırır, alt yapının güçlendirilmesi için üst yapı kurumlarının oluşumunu çabuklaştırır. Demokratik yol kapanmamışken silahlı mücadeleye başvurmak cinnettir. Gereksiz yere dökülecek kan devrimi kendi içinde boğar. Aynı zamanda, güvenlik güçlerinin de dikkatini gereksiz yere üzerine çeker." (Hizbullah İddianamesi, Sf. 8)
Sayfa 212 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları /3.Baskı 2010Kitabı okudu
a-İlim Cemaati!...
Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde açılan Hizbullah davasının iddianamesinde ise örgütün iç yapısının iç yapısı ve örgütlenmesi şöyle anlatılıyor: "a)İlim Cemaati: İlim cemaatine mensup olanlara göre, aslolan cihat, yani silahlı mücadeledir; önce ona ağırlık verilmelidir. Silahlı mücadele bir temizlik, bir yıldırım harekatıdır. Aynı zamanda, bir güç gösterisidir. Sessiz ve kararsız kitleyi davaya kazanmanın (olanağı. H.N.) olmadığı takdirde zorlamanın tek yolu budur. Zira iyi olarak örgütlenmiş, davaya inanan, bilinçli ve kararlı az sayıda militan; örgütsüz ve dağınık olan çok sayıda sempatizana göre daha yararlı olarak silahlı mücadele verebilir. Dini yayınlarla tebliğ yoluna bel bağlama, lafazanlıktan, laf ebeliğinden başka bir şey değildir; boşuna bir zaman kaybıdır. Tebliğ, ancak silahlı mücadeleyle yürütüldüğünde etkili olabilir. Gerçekten de tebliğ hem uzun vadelidir, hem de büyük risk içerir. Gizlilik ve eylem seçeneğini azaltır, zorlaştırır, ihanet yollarını ve pişmanlıkları,örgüt içine sızmaları hızlandırır.
Sayfa 212 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları /3.Baskı 2010Kitabı okudu
RP Genel Başkanı Necmettin Erbakan, Sivas Sıcakçermik'te 13 Mayıs 1990
Refah, İslami Cihat ordusudur. Hepimiz bu orduya asker olacağız. Cihat eden, Müslüman alimden de şeyhten de daha üstündür. Ahirette alimden de şeyhten de cihat eden daha üstün cennetlere gider. Ameller niyetlere göredir. Zara'ya müşahitler de tespit etmeye, Refah iktidar olsun diye gitmeye niyet ettiğin zaman, altı milyar insanın cehennemden kurtulmasına vesile olmuş gibi sevap alırsın. Şu toplantıya gelmek ne demek, bir bilsen şuraya sürünerek gelirsin. Bir cihat ne kadar oruca denk? Sizin her gün oruç tutmaya her gün namaz kılmaya gücünüz yeter mi? Sen,RP'ye hizmet etmezsen hiçbir ibadetin kabul olmaz ve diğer partileri destekleyen ve batağa düşen insanların sorumlusu sensin; çünkü başka türlü Müslümanlık olmaz, başka türlü kurtuluş yok. Bütün ehli sünnet vel'cemaat olarak, Refah'ın emrine itaat edeceğiz, bu orduya dahil olacağız. Olmayanlar patates dinindendir. Cihada para verilmeden Müslüman olunmaz. Kişinin Müslümanlığı cihata verdiği parayla ölçülür. Bir Müslüman zekatını götürüp fakire veremez. Zekatını beyt ül mala, cihat ordusunun karargahına verecektir. Sen kendi kendine zekat veremezsin. Beytül mal dağıtır. Parti çalışmaları için zekat parasından harcama yapılır. Zara'ya ilçe müşahitleri seçmeye gideceksin. Atladın arabaya, arabanın benzini yok. İşte bu zekat parasıyla arabanın benzinini alabilirsin. Zekatı Refah'a vereceğiz, o uygun yerlere dağıtacak. Bunu böyle yapmakla zekatın kimin tarafından verildiği belli olmayacak, daha çok sevap alınacak, alanın kalbi Refah'a ısınacak. Böylece insanları Refah'a, yani İslam'a çeviriyoruz.
Sayfa 172 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları /3.Baskı 2010Kitabı okudu
Albay Muammer Kaddafi'nin "Şeriat devrimi ihracı...
7 Nisan 1989: Libya lideri Albay Muammer Kaddafi'nin "Şeriat devrimi ihracı" amacıyla kurdurduğu Uluslararası İslama Çağrı Cemiyeti temsilcisi Fikret Nusret Ali, elindeki cemiyete ait 0339848-00002177194 numaralı çeki imzaladı. Çekteki adres, Necmettin Erbakan'ın bürosu Güven Sokak, 28/2, Ankara idi. Çekin değeri ise 500 bin Amerikan Doları. Libya'nın dışında Suudilerin Rabıta; Mısır'ın İhvan-ı Müslimin; Ürdün'ün aynı adlı örgütü, İslami Cihad; Cezayir'in ünlü İslami Selamet Cephesi(FIS); İngiliz İslam Partisi; İsviçre İslam Merkezi; İslam Kültür Vakfı; Moskova İslam Merkezi; Filistin'deki şeriatçı Hamas hareketi; Afganistan'ın Cemaati İslam Partisi ve Malezya İslam Partisi de Refah Partisi'ne benzer çekler kesiyorlar, kuryelerle paralar gönderiyorlardı. Sonra da seçim dönemlerinde, RP'nin afişleri ve flamaları her yanı işgal ediyor; ellerinde note-book, power-book bilgisayarlı sakallı adamlar seçmene "yardımcı" oluyor ve RP seçim kazanıyor.
Sayfa 165 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları /3.Baskı 2010Kitabı okudu
Reklam
Demirel'in "kendim için bir şey istiyorsam nağmerdim" sözünü, şeriatçılarda "her şeyi Allah adına istiyorum" biçiminde görebiliyoruz. Her şeyi Tanrı adına istiyor görünmenin cilası kazındığında ise, karşımıza, "her şeyin şeriatçı kişi veya örgütlenmenin kendi adına" istenmesi gerçeği çıkıyor. Her şeyi kendi adına veya şeriatçı örgütlenme adına isteme keyfiyeti, "bu dünyada" daha iyi ekonomik ve siyasal egemenlik ilişkileriyken, "öbür dünyada" ise sınırsız zevk ortamı sunan cennetin elde edilmesi oluyor.
Sayfa 149 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları /3.Baskı 2010Kitabı okudu
Biz şeriatçıları da, Evren'i de tanırız.
Evet. Evren'in söyledikleri doğru. Yurt dediği Kuran kurslarını yaptıranların amacı, hayrat değil şeriat. Bu da tamam. Bu çalışma şeriatçıların uzun vadeli bir planıdır. Evet. Tevhid-i Tedrisat Yasası varsa Kur'an kurslarının olmaması, buraları Milli Eğitim'in yönetmesi esastır. Evet Bunların hepsi, doğru saptamalar. Tamam da. Eski general, yeni Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 12 Eylül 1980'de, bu ülkede darbe yaptı. Darbeden sonra yaklaşık dört yıl, ülkenin mutlak hakimiydi. İstediği her şeyi yapabiliyordu. Elli küsur kişiyi beslemeyip asma kararı kendilerinden çıkıyordu. O zaman, Kur'an kurslarının durumundan, Tevhid-i Tedrisat Yasası'ndan, uzun vadeli planlardan, diğer bir dolu şeriatçı çalışmadan haberi yok muydu? Eski bir MSP adayını kendisi yönetimin en önüne getirmedi mi? Halkın her karşısına çıktığında nasihatlerini ayetlerle, surelerle inandırıcı kılmaya çalışmadı mı? Tüm siyasileri Zincirbozan'a, cezaevlerine tıkarken, Adıyaman'ın Menzil köyündeki Şeyh Raşit Erol'a gücü yetmeyen kendisi değil miydi? Türk imamların maaşlarının şeriatçı Suudi örgütü Rabıta tarafından ödenmesine ilişkin kararnameyi imzalayan kimdi? Doğanın ve toplumun boşluğu affetmediğini ve bir yolla doldurduğunu, sosyalist, sosyal demokrat, demokrat, devrimci, laik, çağdaş, ilerici kim var kim yoksa ülkenin mutlak hakimi olduğu dönemde nasıl ezdiğini, şeriatçıların da bu boşluğu doldurarak hızla geliştiğini anlayamadı mı? Neyse. Biz şeriatçıları da, Evren'i de tanırız.
Sayfa 142 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları /3.Baskı 2010Kitabı okudu
1 Aralık 1986: Cumhurbaşkanı Kenan Evren, tarikat yurtlarının Milli Eğitim'e devredilmesini istedi. Evren, Denizli'de yaptığı konuşmada şunları söyledi: "Türk milletini geri kalmışlık seviyesine tekrar götürmek, kalkınmamızı geciktirmek için bazı güçler seferberlik ilan ettiler. Eğer çağdaş ülkeler seviyesine gelmek istiyorsak, kendimizi geçmişin hurafelerinden kurtarmak gerekiyor. Yeter ki çocuklarımızın beyinlerini yıkamayalım. Onları kötü ellere teslim etmeyelim. Bugün Türkiye'de birçok hayırsever yurt, okul, hastane yapıyor. Ama Türkiye çapında görüyorum ki bazı dernekler hayır yapıyoruz diye gençlerin beyinlerini yıkıyorlar. Şimdi, buradan anne babalara seslenmek istiyorum. Belki geniş imkanlar var, bedavaya yatak, bedavaya yemek veriyorlar diye çocuklarınızı bu tür yurtlara verebilirsiniz. Ama bu yurtlarda neler aşılandığını bilmezseniz, çocuklarınıza kötülük etmiş olursunuz.
Sayfa 140 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları /3.Baskı 2010Kitabı okudu
Necip Fazıl Kısakürek
Kısakürek, 1905 yılında İstanbul'da doğdu. Deniz Lisesi'nde okudu. Türkiye ve Fransa'da felsefe eğitimi gördü. 1943 yılında, Büyük Doğu dergisini yayınlamaya başladı. O tarihten sonra yazarlıkla uğraştı. Türk şiirinin önemli adları arasına girdi. Gençliğinde bohem bir yaşam sürdü. 1934 yılında, Nakşibendi Şeyhi Seyyid Abdülhakim Arvasi ile tanıştı. Bu kişinin etkisi ile İslamcı ideolojiyi benimsedi. Türkiye'de bu kesimin önde giden entellektüellerinden ve örgütçülerinden biri oldu. İlim Yayma Cemiyeti ve Aydınlar Ocağı'nda rolü oldu. Cumhuriyet devrimine eleştirileri nedeniyle gerek tek parti döneminde, gerekse Demokrat Parti döneminde hapse girdi. Kısakürek, günümüzde İBDA-C'nin bayraklaştırdığı bir kişilik olarak göze çarpıyor.
Sayfa 124 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları /3.Baskı 2010Kitabı okudu
Reklam
Başörtüsü...
Başörtüsü sorunu üniversitelerde, ilk defa 1968 yılında gündeme geldi. Bu yıla kadar, İlahiyat Fakültelerinde bile başörtüsü takan öğrenci yoktu. Başörtüsü takan ilk öğrenci, Neslihan Bulaycı oldu. Bulaycı, başını inançlarından ötürü örtmüştü. İlahiyat'taki erkek öğrenciler, Bulaycı'yı bayrak haline getirdiler. Bulaycı, buna karşı çıktı. "Ben inancım olduğu için örtünmüştüm ama bunların inancı İslamı bölmektir" deyip başını açtı.
Sayfa 116 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları /3.Baskı 2010Kitabı okudu
Afgan İslam Mücahitleri, uyuşturucu ticareti yaptıklarını inkar etmiyorlar.
1986-1987 yıllarında Afganistan'ın güneyinde bin millik bir alanda çarpışan mücahitler, üç ayrı bölgede, doğrudan haşhaş işine karıştıklarını saklama gereğini bile duymuyorlar. Onlara göre savaş, kendine özgü ekonomik ve ahlaki zorunlulukları da beraberinde getirmiş. Haşhaş ekimi, yürüttükleri savaşımda ayakta durabilmeleri anlamında yaşamsal bir öneme sahip olduğundan, kendilerini bu amaca yönelik olarak yaptıkları hiçbir şeyden sorumlu tutmuyor ve yöntemlerinin sorgulanmasına karşı çıkıyorlar. Haşhaş ekiminin çarpışmaların başlamasından sonra sadece mücahitlerin elindeki bölgelerde gerçekleştirildiğini Amerikalı görevliler de ifade ediyorlar.
Sayfa 103 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları /3.Baskı 2010Kitabı okudu
Sorun, Ayasofya'da namaz değil. O, bir ara hedef. Bu ara hedefin, bir yan hedefi de var. Hıristiyan dünyasının en önemli yapıtlarından biri olan Ayasofya'ya saldırarak Hıristiyanlığa saldırmak... Peki, nihai hedef ne? Nihai hedefleri ,şeriat...
Sayfa 99 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları /3.Baskı 2010Kitabı okudu
Ayasofya!
Ayasofya, her zaman şeriatçıların bir bahanesi ve kavga nedeni oldu. Neydi Ayasofya'nın önemi? Bu kavga daha ne kadar sürecekti? Bu soruların yanıtını biraz daha net alabilmek için tarihe bakmak gerekiyor. Ayasofya, 24 Ekim 1934'te, Atatürk'ün emri ve Bakanlar Kurulu Kararıyla müzeye çevrildi. Aradan geçen 60 yıl boyunca,
Sayfa 94 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları /3.Baskı 2010Kitabı okudu
Nisan 1966: CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, TBMM'nde konuşuyor:
"...Rakiplerini din yolunda küçük düşürmek, itham etmek, vatandaşın hiddetine ve nefretine maruz bırakmak bir siyasal oyundur. Bu siyasal oyun, Anayasa ile men edilmiştir. Bu oyunla,bu ülke benim bildiğim altmış yıldan beri hayati tehlikeler karşısında mücadele etmektedir. Ben bu ülkede irticaın yaptığı kışkırtmaları, irticaın bu ülkeye getirdiği zararları herkesten daha çok, burada bulunan sayın arkadaşlarımdan daha çok nefsinde denemiş bir insanım. Tarihten bahsedeyim size. İkbalin en yüksek zirvesinde bulunduğumuz zaman, irtica, bu ülkeyi geride bırakmak için en azılı zararlarını vermiştir. Türkler İstanbul'u 1453 yılında aldılar. Büyük bir dünya olayı. İkbalin bunun üzerinde daha yüksek bir noktası var mıdır? Şimdi bakınız, 1453 yılında tüm dünyada matbaa icad edildi. Ve tüm dünya matbaa sayesinde yeni bir kalkınma, yükselme ve ilerleme devresine girdi. Türkiye'de irticai tercih edenler Türklerin matbaa kurmalarına izin vermediler. Fatih'in kudreti, tüm dünyada matbaa açıldığı zaman, İstanbul'da, Türkiye'de matbaa açmaya yetmedi. İrtica kuvvetini hafif görmeyiniz. İrtica kuvvetine rüşvet vermeyiniz. İrticaın, bu ülkeye getirdiği zararların daha büyüklerini getirmeye eğilimi, kudreti vardır. İrtica size masum bir adam biçiminde gelir. İrtica size büyük bir gazete biçiminde fesat yuvası olarak gelir. İrtica milletvekili olarak kürsüye çıkar, 'işte son peygamberiniz' diye hitap etmek cesaretini bulur..."
Sayfa 70 - Toplumsal Dönüşüm Yayınları /3.Baskı 2010Kitabı okudu
176 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.