Tüccar burjuva ve devlet
Özellikle Ermeni ve Rum tebaadan oluşan tüccar kesimi Osmanlı ekonomik hayatında önemli bir güç kazanmıştı. Bu grupların iktisadi faaliyetlerinde etnik farklılıklar ve milliyetçilik nasyonu önemli bir yer tutmaktaydı. Kapitülasyonlar sayesinde yabancı ülkelerin sağladığı imtiyazlara sığınan ve bu ülkelerin vatandaşlık ve korumasını elde edip Osmanlı topraklarında iktisadi faaliyetlerde bulunan bu aktörler, diğer etnik grupların ekonomik güçlerini geliştirmelerine karşı çıkıp pazarı domine etmeye çalışmışlardı.
Türkiye' de Refah Devletinin Dönüşümü
"Yoksulluk ve gelir dağılımındaki bozukluk kapitalist sistemin bir arızası değil, vasfıdır."
Sayfa 133Kitabı okudu
Reklam
Milli burjuvazi ve işçi sınıfı
Milli iktisatçılar için Osmanlı ekonomik açıdan “geri kalmış” bir ülkeden çok, kapitülasyonlar ve serbest dış ticaretle Avrupa tarafından “geri bırakılmış” bir ülkeydi. Bundan kurtulmak, ancak devletin Türk ulusunu merkeze alan ekonomik politikalar uygulamasıyla mümkün olabilirdi. Bu politikalar iktisadi milliyetçiliğin yaygınlaşması ve devletin ekonomideki merkezi pozisyonunun güçlenmesi ile birlikte devlet korumasında yetiştirilip büyütülecek milli bir burjuvazi hedefiyle Türkiye iktisat tarihinin önemli bir aşaması başlatılacaktı.
Türkiye’De Toplumsal Tabakalaşma Ve Eşitsizlik
Marksçı yaklaşıma göre kapitalizm; kapitalist olmayan toplumsal ilişkileri ve varlıkları kendi bünyesinde eritip sermaye ilişkisinin bir parçası kılabildiği ölçüde varlığını sürdürebilen bir sistemdir. Dolayısıyla işçileşme, kapitalist gelişmenin ayrılmaz bir parçasıdır.
Yani geleceğin hem sosyo-ekonomik/maddi koşullar dolayısıyla, hem de kültürel/ideolojik mekanizmalarla öldürüldüğü bir çağda yaşamaktayız.
Sayfa 186Kitabı okudu
(Z.Bauman )
“Meşruluğu gelecekte arayan” modern çağda, “gelecekteki mutluluk bugünün iğrençliğini gizleyen bir örtü görevi görmüştür” Oysa bugün artık “daha önce hiçbir insanın ikamet etmediği bir bölgeye, geçmişteki insan kültürünün yaşanamaz addettiği ıssız bir bölgeye varmış bulunuyoruz.
Reklam
Tüccar burjuva ve devlet
Osmanlı ekonomisinin 19. yüzyılda en canlı kesimleri ticaret ve finans olmuş, ekonominin kapitalizme açılması da bu alanlar üzerinden gerçekleşmiştir. Ticari ve finansal alanda yaşanan gelişmeler aynı zamanda ülke içinde de yeni sosyal grupların doğmasına imkân sağlamıştır. 19. yüzyıla gelindiğinde imparatorluğun gayrimüslim nüfusunun bir bölümü köylü üreticiler ile yabancı sermayeler arasındaki bağlantıyı kuran bir aracı sını fına dönüşmüştü. Böylece köylü üreticiler ve bürokrat sınıfından oluşan ikili yapıya gayrimüslim tüccarlardan oluşan bir sınıf daha katılmıştı.
Proleterya ile orta sınıf arasında/ siyasi aktör olarak prekarya
Kapitalizmin, her daim üretim araçlarını ve üretici güçleri metalaştırarak tüketen sermaye birikimi mantığının hâlâ kendine özgü tarihsel yörüngesinde seyrettiğini de söylesek, 1970’lerin sonlarından itibaren sermaye-devlet-emek dengesinin net bir şekilde emeğin aleyhine değiştiğini ve emek sömürüsünün yeni bir ivme kazandığını kabul etmek gerekir.
Bugün modern kapitalizmin aşağı yukarı 150 yıllık bilançosunun ortaya çıkardığı şey, ilerleme vaadinin gizlediği yapısal eşitsizlik ve tarihsel açmaz gerçeğidir. Gelecek artık gelmiştir ve hiç de vaat edildiği gibi görünmemektedir. Hikâyenin sonuna geldiğimiz hâlde, hiç kimse muradınaermemiş, hiç kimse de sonsuza dek mutlu yaşayaca­ğa benzemiyorsa, istediğimiz dünyayı kurmak için beklememize gerek yok demektir. Başka bir dünya kurmak içinse, mevcut sosyo-ekonomik paradigma tarafından şekillendirilen ve alternatif bir dünyaya dair sosyolojik tahayyülümüzü dahi ön-belirleyen verili kavram ve kategorilerin dışında mücadele olanakları bulmak gerekmektedir.
Sayfa 187Kitabı okudu
Proletarya ile Orta Sınıf Arasında: Siyasi Aktör Olarak Prekarya
Bugün ideal-tipik olarak orta sınıf kategorisine girebilmenin minimum koşulları, giderek daha fazla sayıda insan için imkânsız hâle gelmektedir. Bunun tek anlamı, sosyo-ekonomik olarak ortalama derecede konforlu bir hayatın gerektirdiği ölçüde tüketim yapabilen ve yükselme imkânına sahip olduğu düşünülen tabakaların, aşağı doğru bir hareketlilik içine girmeleri değildir. Aynı zamanda, orta sınıf suretinde ölen şey, liberalizmin tarihsel ilerleme ve toplumsal refah vaadidir.
Sayfa 185Kitabı okudu
Reklam
Siyasi özne olarak prekarya
"Bourdieu’ye göre, bireyi, kendi isteğiyle sömürüyü kabul eder hâle getiren “esnek-sömürü” (flexploitation) güvencesizliği kalıcı ve içinden çıkılmaz bir egemenlik biçimine dönüştürmüştür. Bu nedenle, işsizler ve geçici çalışanlar, ekonomik hesaptan ya da tümüyle başka bir sıralamaya göre, politik örgütlenmeden başlamak üzere, tüm akılcı denen tutumların koşulu olan geleceği tasarlama güçleri incitildiğinden, harekete geçirilebilir değildirler”
Sayfa 178Kitabı okudu
Türkiye hiçbir zaman tam anlamıyla endüstrileşmiş bir toplum olmadan endüstri sonrası üretim ve tüketim kalıplarının gündeme geldiği bir ülke görünümündedir.