Milli Din Projesi
Jön Türk düşüncesinin sonraki dönemlere etkisi açısında Vedat Nedim Tör’ün içinde dinle ilgili hiçbir mesele bulunmayan veya yeni bir “din” kurmaya çalışan “Dinimiz” başlıklı kitabı dikkat çeken önemli bir örnektir. Kemal Çağlar, söz konusu eser hakkında şöyle değerlendirmede bulunmuştu: “Kemalizm’i yalnız dövizlere, rakamlara, nizamname ve
528 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü
Çoktanrıcılıkta Yahudilikte Hıristiyanlıkta Gericilik ve İslamda Bilimin Yükselişi ve Çöküşü, Cengiz Özakıncı’ nın 827 - 1107 yılları arasında Müslüman toplumlarda bilimsel geriliğin tarihsel kökenlerini incelediği kitabı. Kitap öncelikle anlatılacak olan konunun yorumlanması ve anlaşılmasında faydalı olacak kavramların açıklanması ile
İslam'da Bilimin Yükselişi ve Çöküşü
İslam'da Bilimin Yükselişi ve ÇöküşüCengiz Özakıncı · Otopsi Yayınevi · 2016152 okunma
Reklam
Bir İktidar Dili Oluşturmak:Dil Devrimi Türkiye’nin ilim, fikir, sanat, edebiyat ve kültür meselelerinin temelinde dille ilgili zorlayıcı değişimin olduğunu görmezden gelmememiz gerekiyor. Türkçenin binlerce yıllık seyri 20. yüzyılda harf inkılâbı ve dil devrimi ile değiştirilmek istendi. Binlerce yıldır kendi yatağında akan, zaman içinde
Türkçüler için komünizm bir fikir hareketi olmaktan çok Türklerin kadim ”düşman”ı “Moskof”un yayılmacılık için kullandığı bir araçtı. Esasen Türkçüler komünizmi bir doktrin olarak değil, “Rus emperyalizmine hizmet eden bir beşinci kol faaliyeti” olarak gördükleri için karşıydılar. Türkçüler, komünizmi Moskof emperyalizmi olarak tanımladıktan sonra Türkçüler tarafından bu fikrin Türkiye’deki mümessillerinin “Moskof ajanı” olarak kabul edilmesi doğaldı. Zira Türkçülere göre bu kişiler Türkiye’nin varlığına “kastediyorlardı.” Komünist olmak “Moskofçu” olmaktı, “Moskofçu” olmaksa “Türk’e düşmanlık” etmekti.
“Ülküdaşlarımızdan Turgut Keskingören’le evdeşi Nermin Hanım’ın 29 Nisan 1966 tarihinde bir oğulları doğmuş ve Tuğrul adı verilmiştir. Türkçüler ailesinin en küçük üyesine hoş geldin der ve büyük adaşı olan, Türkiye’nin ilk başkanı Selçuklu Tuğrul Beğ’e benzemesini dileriz. Türkçüler Derneği Üsküdar Ocağının ilk başkanı olan Turgut Keskingören’le sayın eşi Nermin Keskinkören’i tebrik ederiz.”
Sonuç olarak her şeye rağmen, bu çalışmanın çıkış noktalarından biri de Türkçülerin, muarızlarının itham ettiği gibi “kafatasçı, emperyalist, din düşmanı, hayalperest, maceracı, Hitler’in yaptıklarını Türkiye’de uygulamak isteyen ruh hastaları, faşist, Turan peşinde koşarken Türkiye’nin gerçeklerinden kopuk yaşayan” kişiler olup olmadıklarını görmekti. Çalışmanın sonuna geldiğimizde gördük ki, Türkçüler bunların hiçbiri değildi. Ancak bu ithamlar o kadar çok kullanılmıştı ki, Türkçüler kendilerini genellikle ne olmadıkları üzerinden anlatmak durumunda kalmışlardı. Turancılığı, Turancılığın yayılmacı amaçlar gütmediği; Irkçılığı ise, kan tahlillerine dayanan bir fikir olmadığı üzerinden anlattılar. Ne oladıklarını o kadar çok yazdılar ki, belki de oldukları şeyi anlatmaya fırsat bulamadılar.
Reklam
92 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.