Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Türklerin Mezopotamya'da hakimiyeti
Tuğrul ve Çağrı Beyler 1040 Dandanakan Savaşı'nda Gaznelilere karşı büyük bir zafer kazanarak Selçuklu Devleti'nin sınırlarını Mezopotamya'ya kadar genişletirler. Selçuklular kendilerinden yardım isteyen Abbasi halifesi Kaim'e müsbet cevap verir. 1055'te Bağdat'a girerek Abbasi halifeleri üzerinde nüfus kuran Şii Büveyhi Devletine son verirler. Halifenin koruyuculuğunu üstlenen Selçuklular böylece bütün Mezopotamya'nın denetimini ele geçirirler.
Sayfa 58 - Yeni Şafak
Kaç yılında Gazne hakimiyeti sona eriyor ?
Sultan Mahmud'un, artık ortaya çıkan ve yayılmaya başlayan Selçuklu hanedanıyla çatışması söz konusu... Bunlar bir sonuca ulaşmıyor. Bağdat halifesi, Gazneli Mahmud'a büyük hürmet göstermiştir ama ondan sonraki Gazne hükümdarları aynı hürmeti görecek durumda değillerdir. Keza 1040'ta Dandanakan Savaşı'nda Tuğrul Bey'in Gaznelileri yenmesiyle Horasan ve İran bölgesinde Gazne hâkimiyetinden bahsetmek mümkün değildir. 1040'ta Dandanakan Savaşı'nda Gazneliler darbe yedi ama devlet orada bitmedi. 1187'ye kadar taht kavgaları ve bölünmelerle devam etmiş, daha sonra Selçuklular ve Harezmşahlar bu devleti tamamen ortadan kaldırmıştır. Harezmşahlar da parlak bir devletti ama onları Cengiz Han bitirdi. O devletin büyüklüğü bugünkü Hive şehrinden anlaşılabilir. Selçuklularla birlikte Ortadoğu'nun coğrafyası değişti. Çünkü Gazneliler, Büveyhîleri kontrol ediyordu. Gazne ortadan kalkınca Büveyhîler Bağdat'a hâkim oldu. Bu hanedan, Hazar kıyısında yaşayan bir Kürd ailedir. Onları sindirecek olan da yine Selçukîlerdir.
Sayfa 115 - Kronik KitapKitabı okudu
Reklam
"Emperyalist güçlerin temel bir faaliyeti de İslam Dünyası’nda devamlı olarak ihtilaf çıkarmaktır. Yani: Devamlı olarak İslam Dünyası dediğimiz coğrafyada ve bu coğrafyanın üzerindeki insanlar arasında ihtilaf, kavga ve nihayet savaş çıkartmaktır. Çünkü ihtilaf çıkınca Müslümanlar birbirlerine düşecek ve neticede zayıf düşeceklerdir. Çünkü ihtilaf çıkınca Müslümanlar savaşacaklar, yani emperyalist güçlerden harp malzemesi alacaklardır. Bu da emperyalistlerin iktisaden daha da kuvvetlenmesi neticesini doğuracaktır. Çünkü harp çıkınca, Müslüman devletlerden biri veya bir kaçı zayıf ve perişan düşecek, tekrar eski haline gelebilmesi için senelerce kıvranması, borç bataklığında çırpınması gerekecektir. Yaklaşık 3 asırdan beri İslam Dünyası’nda görülen manzara budur ve bugün de aynı ve benzer oyunları ve manzarayı görüyoruz, aynı ızdırabı çekiyoruz.”
Sayfa 306 - Kamer YayınlarıKitabı okudu
Osmanlı Devleti
Bu imparatorluk 15. asırda evvela Balkanlar ve Anadolu'da Roma mirasını hakimiyeti altına almıştır ve 16. asırda Mısır ve Ortadoğu'nun fethiyle bu süreç tamamlanmıştır.
Gençler bu eseri okuyarak Türk Milleti'nin lider olarak yönettiği coğrafyalarda (Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar ve Afrika'da) nasıl adaletin ve nizamın sağlandığını fark edecekler, Türklerin gücünün kırılması ile birlikte yönettikleri bölgelerde yaşanan trajedilere şahit olacaklardır.
Türkler devralmış oldukları tarihi miras itibariyle Balkanlar'ın, Kafkasların, Ortadoğu ve Orta Asya'nın geleceğinde de var olabilecek ve dünyanın bu bölgelerine yön gösterebilecek tek millettir. Milyonlarca insanın özlemini duyduğu barış ve huzur ortamını sağlayabilecek zengin bir tarihsel deneyime sahip olan Türk Milleti, mirasını dünya barışı ve adaleti için kullanacaktır.
Reklam
Bu eser Türk tarihini sadece siyasi ve askeri yönleriyle ele almakla kalmıyor aynı zamanda Türk-Kültür ve Medeniyetinin Ortadoğu'yu nasıl şekillendirdiğinin üzerinde durmakta, Selçuklu ve Osmanlı nizamını meydana getiren temel dinamitleri, dönemin kahramanlarını, Türk Milletinin Ortadoğu'daki hoşgörü ve sevginin kaynağı olduğunu anlatmaktadır.
İran
Ortadoğu coğrafyası, XI. yüzyıldan I. Dünya Savaşı sonrasına kadar temelde Türklerin kontrolündeydi. XIII. yüzyıldan itibaren, önce Ilhanlı Moğol, sonra Timurlular hakimiyeti devrinde Iran, Osmanlıya rakip çıktı. Bilhassa XVI. ve XVII. yüzyıllarda rekabet, savaş alanından uluslararası diplomasiye de taştı. 1683'te başarısız Viyana Kuşatmasında ve izleyen yıllarda Osmanlıların karşısında Fransa bile ezeli Hristiyan rakibi Almanya ile birleşti. Osmanlı ile ittifak yapan tek Hristiyan devlet İsveç'ti; buna karşılık İran, karşımızdaki Hristiyan lig ile müttefikti. Ortadoğu'da da tıpkı Avrupa'da olduğu gibi devlet menfaatleri dini aidiyetin önüne geçmişti. Üstelik o zamanlar İran'ı saf Türk hanedanlar yönetiyordu, asker ve sivil bürokraside de Türklerin ağırlığı vardı. XVIII. yüzyılın dünyası çağdaş dünyadaki XVIII . yüzyılın dünyası çağdaş dünyadaki eğilimlerden farklı rüzgarlarla oluşmuştu...
Bu coğrafyada bunca mücadele ve çatışma yaşanmasına rağmen bu boşluğu hiçbir Batılı devlet dolduramamıştır. Osmanlı'nın bir onbaşı ile yönettiği topraklar, çağdaş ordular ve modern silahlar ile korunamamakta ve halklar birbirine kırdırılmaktadır. Bölgede istenen istikrar hiçbir zaman sağlanamamış, Osmanlı'nın bıraktığı topraklar kanayan yaraya dönüşmüştür.
Sayfa 317Kitabı okudu
Sömürgeci devletler, dili, dini, kültürü, geçmişi ve geleceği aynı olan Arap halklarının coğrafi olarak birleşmelerini engellemek için Filistin'de bir Yahudi devleti kurulması fikrini desteklemişlerdir.
Sayfa 293Kitabı okudu
Reklam
Rusya II.Dünya Harbi'nde Kafkasya ve Türkistan'da yaşayan Türklerin yarısını yok etti. Bahane olarak da bu bölgelerde yaşayan Türklerin, II.Dünya Savaşı'nda Almanları desteklediğini ileri sürdü. Savaşın sonlarına doğru, Ruslar aradıkları fırsatı buldular. Dünyanın savaşa yoğunlaştığı bir dönemde Türkiye sınırına yakın olan bölgelerdeki başta Ahıska, Karaçay, Balkar, Nogay, Kumuk ve Kırım Türkleri olmak üzere Türkiye'nin yakın bölgelerinde ne kadar Müslüman ve Türk yaşıyor ise tamamı sürgüne gönderildi. Gidenlerin çok azı geri dönebildi, yarısı yollarda öldü. Böylece Kafkasya, Kırım ve Tataristan'ın güney bölgeleri Müslüman-Türk nüfustan arındırılmış oldu. Bu zulmün hesabı hiçbir zaman sorulmadı.
Sayfa 284Kitabı okudu
Osmanlılar, Dünya Savaşı'nda Arap şehirlerini korumaya almışlar ve savaşları çöllerde gerçekleştirmişlerdir. Oysa ki sömürgeci devletler, tamamı kültür hazinesi olan Şam, Beyrut ve Bağdat gibi şehirleri bombalamaktan kaçınmamışlardır.
Sayfa 239Kitabı okudu
Osmanlı'daki Savaşlar
...her evden en az bir kişinin şehit düşmesine neden olmuştu. O yüzdendir ki atalarımız bu topraklara erkekleri az, kadınları çok manasında 'Anadolu' demişlerdir.
Sayfa 224Kitabı okudu
44 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.