Kızıl Goncalar ve Kızzıl Kurtlar
Aynı tip senaryo, birbirinin kopyası hikayeler seyretmekten gına gelmiş midir bilmiyorum ama vakti çok, işi yok seyirci kitlesi için dizi dizi diziler, birbirini izler ve hayat böyle geçip gider.Hemen her dizide birbirinden kopuk aileler vardır. Hemen her dizide ya annesi, ya da babası bilinmeyen, evlatlık edilmiş
İstanbul'un orta yeri polis. İstanbul'un orta yeri panzer, cop, polis köpekleri. İstanbul'un orta yeri kelle pazarı, köpek eğiticileri. Yalnız İstanbul'un mu? Türkiye'nin orta yeri üniforma, yalan, kin, boyalı açlık, para şehveti... İstanbul'un orta yeri cezaevi, cami, mezarlık. Türkiye'nin orta yeri meclis,
Ve bu sefer ikinci bir mektup yazdım. Dedim ki, "Bu gerçek sevgi değil. Gerçek sevgi sonuna kadar, sapına kadar gider. Sen ise şimdi konuşuruz, bakarız bilmem ne diyorsun. Yani ilerde ben başarılı olacak mıyım olmayacak mıyım diye düşünüyorsun, bu gerçek sevgi değil çünkü hesap kitap yapıyorsun" filan diye böyle bir felsefe döktürdüm, yine götürdüm mektubu verdim. Ertesi gün yine okulda "Mektubumu okudan mu!" dedim, şöyle bir baktı "Sizinle konuşmak istemiyorum. Teessüf ederim" dedi. Yani bu benim "hesap kitap", "ben başarılı olursam evet diyeceksin başarılı olamazsam hayır diyeceksin" yaklaşımım karsında onun ne kadar duyarlı, hassas ve doğru düşünmüş olduğunu gösteriyor aslında. Enteresan bir şeydir. Bu benim mitolojimde var herhalde. Zaten ben inim inim inlemek, sürüm sürüm sürünmek için firsat arıyorum, yani sevgi sevilmek demek, anlaşılsın filan öyle değil. reddedilirsin, sıcacık sıcacık kan ağlarsın ve sen de acı acı türküler söylersin.
Iste o zaman aşk olur. Böyle olmazsa olmaz.
Sayfa 136Kitabı okuyor
Müteahhitler
kasabanın çarşısı irice, bir insan başı büyüklüğünde yüzyıllarca akar suyun dibinde, sürüklene sürüklene sıykallaşıp cilalanmış çakıltaşlarından örülmüştü. çarşının caddesini, kaldırımlarını erişilmez bir incelik, bir sevgiyle ören, çakıltaşlarını akıl eden usta, onun hünerli elleri, belki uzun boylu güleçti, belki uzun parmaklı, belki azıcık
Yoldaşlar, nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani,
alıp götürün
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni...
Traktörlerle türküler geçsin altbaşından mezarlığın,
seher aydınlığında taze insan, yanık benzin kokusu,
tarlalar orta malı, kanallarda su,
ne kuraklık, ne candarma korkusu...
Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
- öyle gibi de görünüyor -
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni
ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar olursa
taş maş da istemez hani...
Sayfa 72 - Yapı Kredi Yayınları
ÖĞRENDİNİZ ARTIK
İstanbul’un orta yeri polis. İstanbul'un orta yeri panzer, cop, polis köpekleri. İstanbul'un orta yeri kelle pazarı, köpek eğiticileri. Yalnız İstanbul’un mu? Türkiye'nin orta yeri üniforma, yalan, kin, boyalı açlık, para şehveti... İstanbul' un orta yeri cezaevi, cami, mezarlık. Türkiye' nin orta yeri meclis, suskunluk,
Sayfa 20Kitabı okudu
Bütün bu işlere, tutku ve şehvet taşan türküler eşlik ederdi.
Anadolu'nun sıcak ikliminden midir, yoksa toprağın verimli oluşundan mıdır ne, türkü söylemeye müthiş yatkındık. Türküler söyleyrek uyanırdık hep; bayramlara olduğu kadar cenaze törenlerine de türküler söyleyerek giderdik. Evlenmeye karar veren delikanlı, her şeyden önce bir ev yapmak zorundaydı; kaçınılmaz bir yükümdü bu. Çünkü kız, ev olmazsa çeyiz olarak ev getirmezdi asla. Ve delikanlı evin temellerini kazmaya koyulduğunda, bütün arkadaş ve komşuları kolları sıvar, ona tuğla taşır, harç kararlardı.
Sayfa 14 - Mart MatbaacılıkKitabı okudu
VASİYET
Yoldaşlar nasip olmazsa görmek o günü,
ölürsem kurtuluştan önce yani,
alıp götürün
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.
Hasan beyin vurdurduğu
Sayfa 26 - Adam Yayınları, Yirminci Basım: 2000
Mehmed'in sözü
"Eğer şu Kürtçe sözcükler, deyişler de olmazsa ne yapardım ben? Eğer hayatım stran, şarkı, âşıkane türküler ve Kürtçe sözcük ve deyişlerle örülmüş olmasaydı delirip çöllere düşmez miydim? Katığım suyumdur onlar, arkadaşım, dostum, sevgilim. Her şeyimdir onlar. Onlardan başka kimim kimsem de yoktur hani."
Sayfa 11 - İthakiKitabı okudu
