Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yaşlı insanların, artan değişim hızına karşı tepkileri daha sert oluyor. Yaşla tutuculuk arasında uyumlu bir ilişki olduğu matematiksel temellere dayandırılarak saptanmıştır. Zaman yaşlılar için daha hızlı geçmektedir. Elli yaşındaki bir baba onbeş yaşındaki oğluna, istediği araba için iki yıl beklemesi gerektiğini söylediğinde, 740 günlük bu süre babanın yaşadığı sürenin % 4 ü kadardır. Aynı gün toplamı, çocuğun yaşadığı sürenin % 13'üne eşittir. Söz konusu gecikmenin, babaya göre çocuğa üç ya da dört katı daha uzun gelmesi acayip sayılmamalıdır.
Ben evliliğe inanmam.Hayır gerçekten inanmam.Nedenini açıklamama izin verin.Bence en kötü haliyle, evlilik düşmanca politik bir eylemdir.Küçük zihinli erkeklerin, kadınları evde tutabilmek için uydurdukları bir şeydir.Bunu da gelenek ve din maskelerinin ardına saklanarak yapıyorlar.En iyi haliyle ise, evlilik mutlu bir yanılsamadır.Birbirlerini gerçekten seven iki insandır.Ama birbirlerini ne kadar mutsuz edeceklerinin farkında değillerdir.Ama iki insan bunun farkındaysa ve birbirlerine katlanmayı göze alarak evlenmeye karar veriyorlarsa bunun tutuculuk veya bir yanılsama olduğunu düşünmüyorum.Bence bu durum çok radikal ,cesurca, ayrıca da çok romantik. -Frida Kahlo
Reklam
Ey Rabbim! Alimlerimize sorumluluk,müminlerimize aydınlık, aydınlarımıza iman, tutucularımıza anlayış, anlamışlarımıza tutuculuk, uyumuşlarımıza uyanıklık, uyanıklarımıza irade, dindarlarımıza din, şairlerimize şuur, araştırmacılarımıza hedef, umutsuzlarımıza umut, zayıflarımıza güç, oturmuşlarımıza kıyam, donup kalmışlarımıza hareket, ölülerimize hayat, körlerimize görüş, suskunlarımıza feryat, küfürbazlarımıza edep, halkımıza özbilinç ve izzet bağışla. Allahım! Bana yenilgide çabalama, umutsuzlukta sabretme, yoldaşsız yürüme, silahsız savaşma, ödülsüz çalışma, dünyasız din, isimsiz yücelik, ekmeksiz hizmet, riyasız iman, gösterişsiz iyilik, hevessiz aşk ve halkın kalabalığı arasında yalnızlık nasip et.
Ali Şeriati'nin Duası Ey Rabbim! Alimlerimize sorumluluk, müminlerimize aydınlık, aydınlarımıza iman, tutucularımıza anlayış, anlamışlarımıza tutuculuk, uyumuşlarımıza uyanıklık, uyanıklarımıza irade,
Gerici olmasalar bile en azdan tutucuydular. Hem de uygarlığa, sanata, gerçeğe karşı çıkan tutuculardan! Ayrıca tutuculuk nasıl suç değilse tutuculardan yana olmamak da suç sayılmamalı diyemeyecek kadar da bağnazdılar.
Balzac'ı yeniden okuma gerekir mi peki bugün? Ben gerektiğini düşünüyorum. Kralcılık, tutuculuk gibi düpedüz olumsuz yanlarının yanı sıra biraz eskimiş yanları da var belki Balzac'ın. Düşkün olduğu bazı yarı-bilimsel olgular, modası geçmiş kimi düşünürlere verdiği önem, bize uzak gibi duran kimi toplumsal ya da yerel ayrıntılar... Bütün bunlar yer yer sevimsiz, giderek sıkıcı gelebilir okura. Gel gelelim, inanılmaz bir de büyüsü ve çekiciliği vardır yazarımızın. Elinize aldınız mı, bırakamazsınız. Gerçekçi romanın gelmiş geçmiş en büyük usatsı sayılan, keskin bir gözlem gücüyle dönemin insanlarını ve olaylarını aktardığı söylenen Balzac'ın, bütün bunlara eklenen bir özelliği daha vardır ki bence asıl önemli ve çekici yanını o oluşturur. Baudelaire'in bir tümecesi, altını çiziyor bu özelliğin: "Balzac'ın en büyük başarısının, kendini bir gözlemci olarak kabul ettirmesi olduğu söylendiğinde hep şaşırmışımdır. Bence onun başlıca erdemi, bir visionnaire, tutkulu bir visionnaire olmasıdır." Visionnaire sözcüğünü bilerek Fransızca bıraktım; çünkü dilimizde onu tam olarak karşılayan bir kavram yok. "Gönül gözüyle insanlardab gizlenmiş şeyleri gören ya da gördüğünü sana kişi"diyor.
Reklam
Atatürkçülük yalnızca, Atatürk'ün söyledikleri, yaptıkları değildir. Onun yapmadıkları, yapamadıklarıdır. Söylemedikleri, söyleyemedikleridir de... Eserler, liderlerin ölümleriyle son bulmazlarsa, tarihsel çizgide sürerler. Yeni kuşaklarca sürdürülürse, çağdaş, güncel yaşam kazanırlar. Eserler, liderlerle beraber gömülmez. Demokratik, çoğulcu bir siyasal rejim içinde, Atatürkçülüğün resmî bir ideoloji gibi tek yoruma bağlanması olanaksızdır. Kuşkusuz, toplum içindeki çeşitli akımlara göre farklı yorumlar alacaktır. Doğaldır bu. Atatürksüz bir dönemde, yeni kuşaklar, onu bizim gibi anlamaya mecbur değillerdir. Gelecek kuşakların kafası şartlandırılamaz. Kaldı ki Atatürk bir tutuculuk dogması yaratmış değildir. Atatürkçülük, kuşakları birleştirici nitelikleriyle zamanın dışında değildir. Tarih de, bir hapishane değildir. Onu belli bir zaman hücresine hapsetmeye hakkımız yok.
Mısır ve Babil tanrıbilim arasında büyük bir ayrılık vardı. Mısırlılar, ölümle uğraşmışlar ve ölü ruhlarının yer altına indiğine inanmışlardı. Ruhlar orada Osiris (As-ar) yönünden yeryüzündeki yaşantılarına göre yargılanmışlardır.Mısırlılar, ruhun sonunda bedene döneceğini kabul etmiş, Mumyalama, görkemli mezarlar yapmaya yol açmıştır. Pramitler, İ.Ö 4000'in sonunda 3000'in başlarında değişik krallar tarafından yapılmışlardı. Bu zamandan sonra Mısır uygarlığı git gide yavanlaşmış ve dinsel tutuculuk, gelişmeyi olanaksız kılmıştır. Aşağı yukarı İ.Ö.1800'de Higshasular(Hyksoslar) denen Samiler Mısırı ele geçirip 2000 yıl yönettiler, orada kalıcı bir bırakmadılar. Yalnız, Mısır uygarlığının Suriye ve Filistin'e yayılmasına yardım etmişlerdir. Babil, Mısıra bakıldığında, daha çok süel(askeri) açıdan gelişmiştir. Başlangıçta yönetici ırk, Samiler değil, kökleri belli olmayan Sümerlilerdi. Çivi yazısını da Sümerliler bulmuştu.
705 syf.
8/10 puan verdi
kitap inanılmaz uzun ve kahredici. yeter artık ölsün birileri de bitsin diyorsun, sanki içine 5-6 tane kitap kaçmış bir ansiklopedi :) kitabı kendimece kategorize edersem genel olarak sistemsel ve insani değerler üzerine inanılmaz eleştiriler var. insani değerler (bu sistemsel eleştirilerin alt başlığı da olabilir): içki, tefecilik, fuhuş,
Suç ve Ceza
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022158,9bin okunma
Şeyh Bedreddin
İnsanların kardeşliği ve payların eşitliği üzerine yazılmış bir senfoninin, Batı Avrupa Hıristiyan kökenli bir orkestra şefi; Doğu Avrupa'da ise Müslümanlıktan gelen bir maestronun yönetiminde icrasıdır bu. Yorumlar değişik, ama partisyon aynıdır. Aynı hoşgörüsüzlük ve tutuculuk duvarına çarpıp parçalanmışlardır.
Reklam
112 syf.
7/10 puan verdi
·
26 saatte okudu
Yapı Kredi Yayınları'nın bol imla hatasıyla okuyucuya sunduğu,Memet FUAT'ın denemeleri ile oluşturduğu kitap "Güzelin Yararlısı". Sanatın toplum için mi,sanat için mi yapılması gerektiği çıkmazı üzerinden yazdığı denemesiyle başlayan kitabı;ölçülü şiir mi serbest şiir mi,Yahya KEMAL'i sevmek engel mi sevmeye Ahmet Haşim'i,sanatçıyı sever de insan neden sevmez eleştirmeni soruları üzerinden yol alıyor. Sanatta tutuculuğundan kurtulmak istemeyen zihniyetin,sanatçıya en aşılmaz duvarları örenin ta kendisi olduğundan;farklı da olsa çayda da kahvede de tat bulduğundan misalle sanatı ve sanatçıyı hapsedenleri eleştiriyor en çok da. "Özlenen, beklenen sanatçı çeşidine "düşünce"ye saygı beslemesini öğrenmeden kavuşabileceğimizi hiç sanmıyorum..."cümlesiyle de fikrini sabitliyor. Ben keyifle okudum;Türk edebiyatını,gelenekselcilikle tutuculuk arasındaki farkı,şiirin geçirdiği evrimi bir de Memet FUAT üslubuyla okumak isteyenlere tavsiye ederim.
Güzelin Yararlısı
Güzelin YararlısıMemet Fuat · Yapı Kredi Yayınları · 201452 okunma
“Dinle Kara; sana sahilimi, sahillerimi, hayaletlerimi anlatacağım. Bir Doğu şehrinin soğuk hastanesindeki gece nöbetlerini, dağ eteklerindeki pusulardan getirilen parçalanmış genç bedenleri, narin sevgilim Dilda’yı. Aşklarımı, aşksız kalmalarımı, bütün mahrem, muhteşem ya da sefil, yıkım ve umut dolu anlarımı ve zamanla nasıl kirlenip çürüyerek kötü birine dönüşmüş olduğumu.” Aşkı ve düşüşü seçmiş ve uzak kalınmış bir anne, sevgi-nefret ekseninde dokunaklı bir baba oğul ilişkisi. Çocukluğun, ilk gençliğin ve cinselliğin arka bahçeleri. Zoraki kaçakçı Hayali, Londra’daki sürgününde geçmişini sorgularken genç moda tasarımcısı Reyan’la tanışır. Bu iki yaralı ve zor insan rüzgârlı, gölgeli, ama incelikli bir aşka yelken açarlar. İnci Aral bu kez, tanımak istemediğimiz, yakınında, hatta belki içindeyken bile kolay kabul edemediğimiz dünyalara eğiliyor. Reddedilmiş ilişkilerin ve aşkın ayrımsız halinin kendi içinde ne kadar doğal ve derin olabileceğini gösteriyor. Önyargı, tutuculuk ve genel geçer ahlakın köşeye kıstırdığı insanların özel yaşam alanları ve gecelere sığınarak hayaletlere dönüşmelerini anlatıyor. Kendi Gecesinde, Doğudan Batıya tüm çelişkileriyle bir Türkiye resmi çizerken kirlenme ve ayrışmalar sürecinde, yaşamın anlamı, mutluluk arayışı ve aşk üzerine okuru derin düşüncelere götüren bir roman. Siyasi ve toplumsal olguları mizahla harmanlayan geleneksel gölge oyunumuz Karagöz-Hacivat ise hikâyenin mozaiği.
214 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Kitabı okudum ve her okuduğum kitap sonrası olduğu gibi sıra geldi düşünmeye ve kitap üzerine bir şeyler karalamaya; kendi zihnimdeki, insan, insan psikolojisi ve toplum kavramlarını irdeleyerek naçizane fikirlerimi belirtmek isterim. Öyle ki zihnimin içi birbiri arası tezat oluşturan düşüncelerle, ayrışmalarla ve çelişkilerle dolu. Tam bir
Yaban
YabanYakup Kadri Karaosmanoğlu · İletişim Yayınları · 202144,2bin okunma
Hızla değişen koşullara uyum sağlamaya gönülsüz tembel zihinler için tutuculuk hep benimsenmiş bir bahane olmuştur.
Sayfa 57 - Aylak Adam - 3. Basım - 2016Kitabı okudu
873 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.