Bu can çekişen düşünceler tutanağında, durmadan artan acılarda, bir idam mahkûmunun zihinsel otopsisinde, yargı kararını alanlar için birden çok ders olmayacak mı? Başka bir kez,
düşünen bir başı, bir insan başını adalet terazisi adını verdikleri şeye atmaları söz konusu olduğunda, bu yazdığım şeyler onların daha insaflı olmalarını sağlayabilir. Belki de onlar, bu zavallılar, bir idam kararının yol açtığı eziyetlerle dolu o ağır duygu birikimini düşünmemişlerdir. Bu insanlar, acaba ortadan kaldırılmasına karar verdikleri insanda, bir aklın, yaşama dört elle sarılmış bir aklın, ölüme hazır olmayan bir canın olduğu düşüncesini hiç mi akıllarına getirmiyorlar? Hayır. Onlara göre,
bu, yalnızca üçgenimsi bir bıçağın dümdüz aşağı düşmesinden başka bir şey değil ve bir mahkûm için artık zamanın ne öncesinin, ne de sonrasının bir anlamı olduğunu düşünüyorlardır hiç kuşkusuz.
Bu kâğıtlar onları bu yanılgıdan kurtaracaktır. Belki bir gün yayınlanırlarsa,
vicdanlarının bir an ruhun acılarıyla ilgilenmesini sağlayacaktır, çünkü bunların varlığından bile haberleri yoktur. Hatta bedene hiç acı çektirmeden öldürebildikleri için mutludurlar. Amaçladıkları budur zaten. Oysa,
ruhsal acının yanında bedensel acı bir hiç kalır!
İğrençlik ve acıma duygusu, yasalar böyle yapılmıştır! Bir gün gelecek ve belki de bu anılar, sefil bir insanın bu son itirafları onlara biraz olsun katkıda bulunacak...
Meğer ki ben öldükten sonra, rüzgâr bu çamur lekeli kâğıtları avlunun içinde savurmasın ya da bir gardiyanın kırık pencere camına yapıştırıldığı yerde yağmurdan ıslanıp çürümesin.