Sevdiğim bir insan yazmış bu güzel yazıyı bana da paylaşmak düşüyor...
-kendini geliştirme yolları,ogrenildiginde ufku iki katına çıkaran şeyler-
yazılanların çoğunun bunları biliyor muydunuz tadında olması sebebiyle (ki emek ürünüdür takdir ve teşekkür etmek lazım), hayata daha geniş açıdan bakmak, ufkunu gerçekten genişletmek isteyenlere kendi
Arkadaşlar gördüğünüz üzere okumakta olduğum bir kitap var.
Tarık Tufan - Kekeme Çocuklar Korosu...
Bu sayfaları alıntı yapmak istemiyorum daha doğrusu istiyorum ama ileti olarak paylaşmak çok daha güzel ve anlamlı olacak. Lütfen sonuna kadar okumanızı tavsiye ediyorum. Biraz uzun ama çok dikkat çekici... Sayfa 105- 110 arası. Es geçmeyin
Dikkat spoiler içerir!
Annesi dindar, babası materyalist olan Peri'nin arada kalmışlığını okuyoruz bu kitapta. Fakat ben kitabın adından dolayı Mona ve Şirin'in de düşüncelerini, hayatlarını okumak isterdim. Mona Mısır'lı Amerika'da doğan dinine inanan biriyken, Şirin ise Tahran'daki olaylardan dolayı ailesiyle birlikte kaçan bu yüzden dinden
Kitap incelemesi
Kitap adı: Yakınlık
Yazarı : Osho
Ganj Yayıncılık 178 sayfa
Zeka, olgunluk dan sonra Osho' dan okuduğum bu üçüncü kitap. Her birinden farklı bilgiler edindim ve en çok beğendiğim de bu kitap oldu.
Hani insan bir ihtiyaçla yola çıkar, arayıştadır.
Onu teskin edecek, doyuracak farklı şeyler arar. Tutunacak bir dal arar. Muhtaç olduğun kelime, cümle, güzergah bir yerlerde gizlidir.
Hazine ararken toprakta gereksiz şeyler de çıkar insanın karşısına, taş, kaya, teneke, ağaç kökü gibi. Ama olanca güç ve umudumuzla azimle kazmaya devam ederiz.
Osho'nun kitapları da öyle. Bir hazine ve önemli bir boşluğu dolduruyor.
Defineci misali, gereksiz ve sizin anlayış ve kültürünüze uymayan vurgularla da karşılaşacaksınız.
Fakat süper ötesi tespitler var çözüme götüren.
Hani bazen muhatabımıza kızarız ya:
" niyet mi okuyorsun" diye.
Osho' ya göre niyet okumak basit bir uğraşı.
O adeta zihin okuyor zihin.
Yıllar boyu gözlem ve okumalarından edindiği deneyimle, toplumda kalıcı sevgi atmosferinin nasıl oluşabileceğine iyi kafa yormuş.
Biz ise buradaki anlatım ve aktarımları kendi kültürümüze uyarlayabiliriz.
O maden sunuyor, biz sarraf isek işleyebiliriz.
Tek yönlü kültür araştırmaları ve okumaları karşılaştırma ve analiz, sentez imkanı sunmadığı için, farklı kültür ve anlayışlardaki düşünürlerin eselerinden çok yerinde tespitler öğrendim.
Vakit buldukca Osho' nun diğer eserlerini de okuyacağım.
02.05.2017
Ali Rıza Malkoç
#armozdeyis
“Burada kalamam, geriye dönemem, ileriye gidemem” diye bitirdi sözünü çakır gözlü genç adam.
(O konuşurken tansiyonum mu yükseldi, şekerim mi düştü, anlamadım. İlk söz alışından itibaren sürekli tutunacak bir şey aradım. Hem ne dediğini iyi biliyor hem de diyeceğini iyi diyordu. Acele edişinde, herkesten önce söz alışında bir tuhaflık vardı. Ve
(Çok uzun bir sessizlik)
Ama senin dostların var.
(Uzun bir sessizlik)
Çok dostun var.
Onların sana bu kadar koltuk çıkmaları için ne veriyorsun onlara?
Kitap girişinde de belirtildiği gibi Poyraz Karayel dizisinin 1-55. bölümleri arasındaki seçme repliklerden oluşuyor. Diziyi severek izledim taa ki son iki bölüme kadar. İtiraf edeyim son iki bölümü hâlâ kendimi hazır hissedip izleyemedim.
Bu incelemeye kitaptan çok dizi hakkında bir şeyler yazacağım. Size diziyi anlatmak istemiyorum ama Poyraz
"Mucize bir evin yaşlı kedisidir." Diyor Barış Bıçakçı Sinek Isırıklarının Müellifi kitabında. Hayır. Mucize bir evin doğum yapmış kedisidir. Çiçek açmış kaktüsüdür, kışa hazırlanırken bir şehir. Mucize yağmurdan sonra çıkan kanatlı karıncadır. Ki bu çocukluğumun en fantastik varlığıydı. 20li yaşlarımda görmeseydim ilk defa
Esaretinin getirdiği hiçliğin içinde tutunacak bir şeyler bulmak, o hiçliğin içinde kaybolmamak amacıyla bir adamın, Dr. B'nin satrancı bir oyun olmaktan çıkarıp benliğini bütünüyle satranca vermesinden ve tutsaklığı bittikten sonra çıktığı gemi yolculuğunda dünya satranç şampiyonu ile oynadığı oyundan bahsediyor Zweig. Ama bu kitaptaki her karakter de birer piyon aslında. Yani bunun ardında bize hiçliğin kelime karşılığını öyle bir kazıyarak veriyor ki yüzlerce sayfa olmasına rağmen hiçbir doyuruculuğu olmayan kitapları düşününce ben ne okudum dedim bittiğinde. Dışarıdan bakıldığında iki satranç ustası arasındaki büyük çekişmeyi görüyoruz. Ama yazarın olağanüstü psikolojik tahlilleri sizi de o hiçliğin içinde Dr. B ile karanlık bir odada; bir leğen, bir yatak, bir masa, bir koltuk ve bir duvar kağıdı arasında yalnız bırakıyor.
"Hiçbir şey olmaz. İnsan yalnız kalır. Yalnız. Yalnız." (Syf. 46)
Sonuç olarak Satranç, mutlaka okunması gereken bir öykü. Okuyun ve hiçliği hissedin. Hiçlik hiçbir şey demek değil. Barındırdığı boşluk çok büyük...
SatrançStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020236,1bin okunma