Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen boşuna yorma derdi. Boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı, özellikle yalnızlığa alılkanlığımı kaybettirme, boşuna tedirgin etme beni. Bu sefer geride bir şey bırakmadım. Tasımı tarağımı topladım geldim. Neyim var neyim yoksa ortaya döktüm. Beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim.
Düşünmek için kendime bir daire tutsam. İçinde, düşünmeye engel olacak eşyalardan hiçbiri bulunmayan küçük bir daire. Kapıdan girer girmez ayakkabılarımı çıkarıyorum ve düşünme terliklerimi giyiyorum. Odalardan hiçbirinin özel bir adı yok; hepsi de sadece oda.
Reklam
Ne demek yazmak? Yazmak, kendi düşünceleriyle ilgili bir belge ortaya koymak.
Hayatı fazla karmaşık duruma getirmek gereksiz.
Yalnız, beni öldürürseniz kötülüklerim gene gizli kalacak. Onları bir sır gibi mezara götüreceğim: gene aldatacağım sizleri. Gelin, hep birlikte, önce yaşarken öldürelim beni. Aklıma geldiği zaman bile ürperdiğim yaşantılarımı ortaya koyalım: didik didik edelim. Ondan sonra ölümün bir anlamı olur benim için. Sizin de işinize yarar: benim gibilerden sakınırsınız bundan sonra. Hayır işinize yaramaz. Ortalıkta dolaşmanızdan, pek zarar görmüş bir durumunuz sezilmiyor. Belki de gizli gizli zehirlemişimdir sizleri. Gelin, hep birlikte yapalım şu işi: acımasız, soğukkanlı. Bu arada ben de bu kuru analize bir renk getirmek için, son günlerimi, “Selim Işık’ın İnhitatı”nı sahneye koyayım. Yalnız, bu işi yaparken “sense of humour”u gözden kaybetmeyelim. Durmadan sızlanıp durursam, beni yemenin tadı kalmaz. Çiğ çiğ yenen bir şeyin, ne bileyim mesela bir deniz böceğinin, tam ağzınıza attığınız sırada bağırdığını düşünün: insanda iştah kalır mı? Bu nedenle, becerebildiğim kadar tatlı davranmaya çalışacağım. Bu, benim de işime geliyor. Neden mi? Zamanla anlarsınız, bir başlayalım da.
Kitapçı dükkanlarının özel bir kokusu vardır Olric: nevi şahsına münhasır derler eskiler, işte ondan.
Reklam
Kitapların arasında biraz kaybolalım. En iyisi büyük kitapçılardır. Müşterilerle fazla meşgul olmadıkları için, koridorlarda, rafların arasında rahatça dolaşabilirsin.
Büyük kelimelerden her zaman kaçındı ve büyük kelimeler kullandığını gördü. Küçük kelimeleri kendine yakıştıramadı. Oysa küçük kelimerle suçlandı ve kendini küçük kelimelerle savundu.
Kitap okuyamamak düşüncesi beni korkutuyordu.
O EFSANE ALINTI
Daha yataktan kalkamadım. ****↓↓ Yatağımın karşısında bir pencere var. Odanın duvarları bomboş. Nasıl yaşadım on yıl bu evde? Bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? Ben ne yaptım? Kimse de uyarmadı beni. İşte sonunda anlamsız biri oldum. İşte sonum geldi. Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım. ****** Bana acımayın. Ben kötüyüm; sizlere karşı kötü duygular besledim içimden.
Reklam
Gene de düşünceleri paylaşacak birinin olmaması kötü.
Montaigne, kötü davranışlardan, istemediğiniz için kaçının, diyor: beceremediğiniz için değil.
Güner’i severim. Bizim Ayı Güner’le karışmasın diye, Köpek Güner deriz ona. Turgut takmıştı bu adı. Yüksek matematik notlarını Turgut’a vermemişti Güner. İnsafsızdır şu Turgut. Ben de öyle bilinirim üniversitede. Aşağılık olduğum buradan belli. *Ben ne biçim yaratığım? * *. * *Almanya’da bir iş bulmak: tertemiz caddelerde dolaşmak, birbirini aldatmayan insanların arasında yaşamak. Önce, sıkıntıdan bunaldığımı sanıyordum. Fakat güçsüzlüğüm artıyordu. Hastalandığımı hissediyordum. Eve gidip yatacağımı söyleyerek kalktım. Beni hiç böyle görmemişlerdi. Dinlenmemi tavsiye ettiler. Akşama doğru ateşim yükseldi. Göğsümde bir sıkışma hissediyordum. Uykusuz ve rahatsız bir gece geçirdim
Tarih bir tahriften ibarettir.Tarih geçmişten geleceğe uzanan ve bugün gördüğümüz bir rüyadır.Bütün rüyalar gibi tarih de yorumlanabilir; ama görülürken değil.
1.500 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.