Dünyanın en uzun hüznü yağıyor,
Yorgun ve yenilmiş insanlığımızın üstüne.
Kar yağıyor ve sen gidiyorsun,
Ağlar gibi yürüyerek gidiyorsun,
Belki bulmağa gidiyorsun kaybettiğimizi
O insan ve tabiat çağını. Dön bana ve dinle!
Kuşlar uçuşuyor içimde.Loş bir keman solosu gibi
Kuşların uçuştuğunu içimde,
Dön bana ve dinle. Karanlık denizlerin dibinde,
Birtakım incilerin olduğunu
Birtakım incilere ve hatıralara
Neden bağlı olduğumuzu unutma. Duy beni ve dinle!
Denizler boğuşuyor içimde. Unutma diyorum ama sen anla,
Anlat bizim de yaşamak istediğimizi onlara...
Aşkımla boyun boyuna bir ejderhayım
Şehirde sen benim en çok saklandığım
İçine girip korktuğum
Çamlarını yıkamadığım karanlığını bozamadığım
Sen benim durup durup saplandığım
Mutlu an biraz uzun olmasın
Yoksulluk gibi gideceğim bir yer var
yıldızlar damlıyordu parmak uçlarından
kısa kirpiklerine ne kızlar asılı
elektrik çıtırtısı yok gibi saçlarından
yüzünde görünmez bir şiir yazılı bir türlü anlaşılamadı nedeni nasılı
belki bir çağrışım işlenmemiş suçlarından
gülümsemesi bile ne kadar acılı
sanki gözyaşları dudaklarındanbu dünyaya ait her yanlışa meraklı
yanılgılar üretiyor uzlaşmazlığından
kendini çok dağıtmış herkesten alacaklı
uykuları kilitli koyu baş ağrısından yalnızlığa saklanması kaçıp dünyalılardan
çünkü duygusallığı onlardan farklı
soluğu tıkanıyor o lazer tabancasından
soğuk bir intihar ki hani içinde saklı