Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Denizin ortasında bitkin martıların kanatlarındaki her tüy onlara artık ağırlık veriyor, uçmayı zorlaştırıyordu, gökyüzünde sürüklenen martıların vücutlarındaki yorgunluk ve endişenin izleri geriden görülüyordu. Gemilerse yavaş yavaş limanlardan ayrılırken, umudun kıyısında yeşermeye ve yenilenmeye hasret solgun topraklarsa kuruyordu.
Ah sevgi gözleri bağlıyken bile Nasıl da görür, yolunu seçer dilediğince! Neler doğuyor nefretten, ama daha çoktur sevgiden doğan Uyumlu biçimlerin biçimsiz kargaşası, Kurşun tüy, parlak duman, soğuk ateş, sayrılı sağlık! Hep uyanık uyku... Bunların hiçbiri değil. Bu sevgiyi duyarım, ama haz duymam ondan.
Sayfa 11
Reklam
Özgürlükten köleliğe
İnsanlar kaba saba kulübeleriyle yetindikleri, hayvan derisinden yapılmış ve birbirine dikenler ve balık kemikleri ile tutturulmuş giysilerinden tatmin oldukları, tüy ve deniz kabuklarından süsledikleri, vücutlarını farklı renklere boyadıkları, yay ve oklarını geliştirdikleri, keskin taşlar kullanarak kayık yaptıkları, basit müzik aletleri yaptıkları, kısaca tek bir insanın yapabileceği işler üstlendikleri ve birçok kişinin ortaklaşa çalışmasını gerektirmeyen zanaatlarda bulundukları sürece; yapılan el verdiği ölçüde, karşılıklı ve bağımsız ilişkiden keyif almayı sürdürdükçe özgür, dürüst ve mutlu hayatlar yaşadılar. Fakat insan, bir diğerinin yardımına koşmaya başladıktan; her bireye, iki kişilik erzak sağlamaya avantajı geldikten sonra; eşitlik ortadan kalktı, mülk kavramı ortaya çıktı, çalışma kaçınılmaz oldu, alın teriyle ıslanan engin ormanlar kölelik ve sefaletin ekinlerle birlikte filizlenip büyüdüğü tarlalara dönüştü.
Sayfa 85 - Fa Yayınları
"Her yanın bataklık ayaklarına yapışıyor,seni korkunun,acımanın,umutsuzluğun batağına çekmek istiyor. İşte,bunun için yavaşça,tüy gibi atmalısın adımlarını. Yavaş canım,parmaklarının ucunda;tüm yükleri bırakmış,her türlü engelden kurtulmuş olarak."
Kartaldan tüy koparan er geç gagayı yiyecektir.
Sayfa 182 - PrexyKitabı okuyor
Tarih, insan yaşamları kadar hafiftir; dayanılmaz derecede hafif, bir tüy kadar, yukarı doğru süzülüp havaya karışan toz, yarın var olmayacak herhangi bir şey kadar hafif.
Reklam
Kadın hafifçe titreyerek kollarını okşadı. Aslında saçlarının her telini, beyaz kollarındaki belli belirsiz tüy- lerini diken diken eden sadece rüzgâr değildi... Gün henüz doğmamıştı. “Güneş bugün biraz daha geç doğsa," dedi. Sesini kendi duydu. Elindeki kahve fincanını sımsıkı tuttu. Başını hafifçe kaldırdı.
Sayfa 63
... arkasına dö-çnüp gittikçe karanlıklaşan merdivenlerden hafif adımlarla inerek sokağa çıktı. Tüy gibi ustaca dokunuşlarına hemen tepki gösteren büyük araba, klakson uyarılarıyla, seke seke Saad Zağlul'dan geçti, tramvay yolunun üzerinden aşıp yokuş aşağı, denize doğru hızla inmeye başladı. Kendi kendine alçak sesle, hızlı hızlı Arapça konuşuyordu. Belki de kız şimdi Cecil Oteli'nin kasvetli salonunda, eldivenli ellerini çantasının üzerinde kavuşturmuş, pencereden dışarı bakarak küçük belediye meydanında gevşek yelkenler gibi çırpınan, gıcırdayan palmiyelerin oluşturduğu kafesli perdenin arkasında denizin yerde sürüne sürüne yayılışını, yükselip inişini izleyerek kendisini bekliyordu.
Sayfa 237
Bir şey anlatmak için dilinde tüy bitse ve kolların kopsa, seni yine de anlamazlar, anlamayacaklar da.
Sayfa 20 - KapraKitabı okuyor
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.