Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Deniz Gezmiş'in veda mektubu
Baba Mektup elinize geçmiş olduğu zaman aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne hadar üzülmeyin dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum, insanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler, önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde fazla şeyler yapabilmektedir. Bu nedenle, ben erken gitmeyi normal karşılıyorum, ve kaldı ki, benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de düşmeyeceğimden şüphen olmasın, oğlun ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir, o bu yola bilerek girdi ve sonununun da bu olduğunu biliyordu, seninle düşüncelerimiz ayrı, ama beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil, Türkiye'de yaşayan Kürt ve Türk halklarının da anlayacağına inanıyorum. Cenazem için avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara'da 1969'da ölen arkadaşım Taylan Özgür'ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul'a götürmeye kalkma, annemi teselli etmek sana düşüyor, kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum, kendisine özellikle tembih et, onun bilim adamı olmasını istiyorum, bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir, son anda yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir, seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşi ile kucaklarım. Oğlun DENİZ GEZMİŞ
Yusuf Aslan
İdamlar sırasında tutulan “Ölüm İnfaz Zabıt Varakası'nda "... Yusuf Aslan tarafından, daha önce babasına ve bütün akrabalanna hitaben yazdığı iki adet mektup, savcı yardımcısı Sami Uğur'a verildi ve bunların babasına her ikisinin de teslimi istendi..." diye resmi kayıta geçmiş olmasına rağmen, “bütün akrabalarına" hitaben yazdığı mektup hâlâ yerine verilmemiştir. Ölüm öncesi, bir insanın yazdığı veda mektubunun hangi kanun maddesince yasaklandığı belli değildir. Bugün mahkemelerde mektupların suç delili bile sayılmadığı açıkken, Yusuf son mektubuyla da suçlanmış, takibata uğramıştı. Ölümünün hemen ertesinde yeni bir yargılanmadan geçiriliyordu... Savcının mektubu "kesin olarak" veremeyeceğini bildirmesi üzerine, Beşir Aslan ısrarından vazgeçti. Yalnız bir kere okutup dinledi... Yusuf bu son mektubunda köyüne ve akrabalarına veda ederken, emperyalizme karşı sürdürülen mücadeleyi, halkın durumunu, sömürüyü anlatıyor, gelecek günlere olan umudunu belirtiyor, faşizmi lanetliyordu... Çırpınarak sabaha varmış bir gecenin karanlığı, aydınlıkla çelinirken, Ankara'da sokağa çıkma yasağı da sonuçlanmıştı... İnfaz haberi, ilk bültenlerle Ankara'dan, bir uçtan bir uca Anadolu'ya yayıldı... 0 gün 6 Mayıs'tı. Halkın "Hıdırellez" günü. Toprağa tohum atılırdı Hıdırellez'de... Halk inancında toprağın bereket vakti diye bilindiği bir gündü...
Sayfa 76 - EverestKitabı okudu
Reklam
6 Mayıs Hıdırellez
Ankara'ya dönüp, çocuklarının son emanetlerini toplayacaklardı. İnfaz savcısı kendileriyle görüşecekti. Gidip, asılma sonrası üzerlerindeki eşyaların doldurulduğu torbaları aldılar. İnfaz Savcısı Hıdır İnan'la görüşmüş, ona -Başın sağ olsun, bu kadar infazda bulundum, bunca mert adam görmedim- demişti. Bu arada Hüseyin'in üstünden
Üç Fidan'a Son Veda
Mezar yerleri alındıktan sonra, Cemil Gezmiş imam getirilmesini istedi... Çocuklarının kendilerine -tören yapılmamak üzere teslime dildiği hatırlatılarak, bir an önce gömülme işleminin yapılmasını söylediler... Cemil Gezmiş -imamın gelmesinin tören olmadığını; elbette davul-zurna getirmeyeceklerini; zaten kendilerinden başka,