Otomatlar birbirlerini sevemedikleri gibi Tanrıyı
da sevmezler. Bugün Tanrı sevgisinin yozlaşması insan
sevgisinin yozlaşması düzeyine ulaşmıştır, Bu gerçek
çağımızda dinde bir devrimin tanığı olduğumuz
düşüncesine karşı çıkar, Çağımızda tanığı olduğumuz
şey, —istisnalar olsa da— Tanrı kavramının giderek
putlaştırılması ve Tanrı sevgisinin
1-Sen sen ol,kim söylerse söylesin olmayacak şeye inanma !
2-Bir de geçmişe üzülme.Elinden çıkan şeyin ardından ağlama.
3-Sakın ha,akılsıza öğüt vermeye kalkma.Sonra başına bela edersin.
Adam öğüdü beğenerek kuşu bıraktı. Kuş uçarak adamın saçağına kondu. İkinci öğüdünü söyledi: "Geçmiş gitmiş şeylere, kaçmış fırsatlara ah vah etme." dedi. Sonra biraz geriye çekilerek orada bulunan ulu ağaca kondu: "Benim karnımda on bir dirhem ağırlığında paha biçilmez bir inci vardı. Eğer beni kaçırmasaydın o şimdi senin olacaktı." dedi. Bunu duyan adam ağlayıp inlemeye, saçını başını yolmaya başladı. Bunu gören kuş seslendi: "Ben sana geçmiş gitmiş fırsatlar için ah vah edip üzülme demedim mi? Madem fırsatı kaçırdın, neden üzülüp duruyorsun? Ya öğüdümü dinlemedin yahut da sağırsın. Ayrıca sana olmayacak şeye inanma demedim mi? Benim bütün ağırlığım üç dirhem, karnımda nasıl on bir dirhem ağırlığında inci bulunabilir?"
Bunun üzerine adam kendi kendine: "Şimdi söylediklerini daha iyi anladım. Haydi şimdi de üçüncü öğüdünü söyle bakalım." dedi. Kuş: "Allah için o iki öğüdü güzelce tutun da benden üçüncüsünü mü istiyorsun? Uykuya dalmış bilgisiz kişiye öğüt vermek, çorak toprağa tohum atmak gibidir. Aptallık ve bilgisizlik yırtığı, yama tutmaz." diyerek uçup gitti.
"İstemeye istemeye, bir şeyi istediğinize ikna edildiğiniz zaman, sonuçları ile mutlaka yüzleşmek zorunda kalacaksınız. Belki üç gün belki otuz yıl sonra."
Amacıma varmak için dört yıl üniversitede çaba harcadıktan sonra arzuma eriştim.
Gelgelelim şimdi sürekli bir işim olmadığından ne yapacağımı şaşırmıştım. Şu olasılıklar
vardı: birincisi, kendimi bilime adayıp kimya labaratuvarım da çalışmalarımı sürdürmek ki
ileride bunu yapmadığıma çok pişman oldum. İkincisi, ya devlet işlerinde ya da zemstvo'da
resmî bir görev almak. Üçüncüsü de, annemin çok istediği bir şeydi bu, ailenin sahip
bulunduğu malikânelerin yönetimini üstlenmek.
Bu üç yol ağzında bocalarken babamdan öğüt vermesini istedim. Benim bu baş vurum, babamla annemin arasındaki geçimsizliğin en alevlendiği bir evreye rastlamıştı; babam çok sinirliydi. bana:
— "iş aramana gerek yok. Yararlı iş dünyada dilediğin kadar. Sokak süpürmek de yararlı iş," dedi.
125- (Resûlüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et!
Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de çok iyi bilir.
{Hakk'a dâvet açısından insanlar üç sınıfa ayrılabilir.
Bu âyet-i kerime bu üç sınıfa yapılacak dâvet şeklinin bir özeti sayılmalıdır:
(1) Aklı selîm sahibi ve eşyanın hakikatini öğrenen araştırıcı âlimler.
Dâvette "hikmet" ile davranma bunlar içindir.
Zira hikmet, kesin olan delillerdir.
(2) Halkın çoğunluğunu teşkil eden ve henüz sağlam fıtratını koruyan orta sınıf.
Güzel öğüt bunlar içindir.
(3) Mücadeleci, inatçı ve düşman kimseler.
Mücadele yolunun en güzeliyle dâvet edilmesi istenenler de bunlardır.
Zira unutmamak gerekir ki, Allah Hz.
Musa'nın Firavun'a bile yumuşak sözle dâvette bulunmasını emretmiştir.}
164 Onlardan bir topluluk: "Allah'ın kendilerini yıkıma uğratmak veya şiddetli bir azaba uğratmak istediği bir kavme ne diye öğüt veriyorsunuz?" dediğinde "Rabbinize karşı bir özür için ve bir ihtimal sakınabilirler, diye" dediler.
165 Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında ise, biz de kötülükten sakındıranları kurtardık.