"Palargir'den Harlond'daki iskelelere kırk ve iki fersah var,' dedi. 'Yine de yarına kadar Harlond'a varmamız gerek yoksa tamamen kaybederiz.' "Kürekler artık özgür insanlar tarafından çekiliyordu ve insanca çabalıyorlardı; yine de Ulu Nehir'i yavaş yavaş geçtik çünkü akıntıya karşı gitmeye
Bir haberde şöyle nakledilmiştir: Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem] bir adama, - Nasıl sabahladın, diye sordu. Adam, Hayır içinde, dedi. Efendimiz ikinci kez sorusunu tekrarlayarak, - Nasıl ne halde sabahladın, diye sordu. Adam tekrar, - Hayır içinde, diye cevap verdi. Allah Resûlü [sallallahu aleyhi vesellem] üçüncü kez, - Nasıl, ne halde sabahladın, diye sorunca adam, Elhamdulillah, Allah'a şükrolsun, hayır içinde, diye cevap verdi. O zaman Resûlullah (sallallahu aleyhi vesellem], - Senden söylemeni istediğim işte bu idi, buyurdular. (Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsat, nr. 4374; Beyhakî, Şuabü'l-İmân, nr. 4448.) Yani Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem], adamın sıhhat ve nimete karşı Allah'a hamd, senâ ve Şükrü açıkça ifade etmesini istedi.
Sayfa 262
Reklam
Üçüncü Bölük, Birinci Alay, Türk Gönüllü Tugayı
Bir Türk'e birliğinin ne olduğu sorulduğunda, gururla “Üçüncü Bölük, Birinci Alay, Türk Gönüllü Tugayı” ya da uygun tanımlama her neyse, diye cevap verirdi. Amerikalı askerler ise genellikle esir kamplarının numarasını ve bu kampta hangi bölük ya da müfrezeye mensup olduklarını söylerlerdi.
Sayfa 168 - Kendi çevirim, pdf 170.sayfaKitabı okudu
Taraji komik bir cevap vermişiz
Her an aşagıdaki meydana atlayacakmış gibi duran bu paha biçilmez at, Venedik'teki pek çok hazine gibi Haçlı seferleri sırasında İstanbul'dan yagmanarak getirilmişti. Yagmalanarak getirilen bir başka sanat eseri de kilisenin güneybatı köşesinde atların altında duruyordu:Tetrark olarak bilinen, mor bir porfirdi. Heykel, on üçüncü yüzyılda İstanbul'dan getirilirken ayagının kırılıp kaybolmasıyla tanınıyordu. 1960 'larda ayak mucizevi bir şekilde İstanbul' da bulunmuştu. Venedik, heykelin kayıp parçası için istekte bulunmuş, Türk yetkililerse basit bir mesajla cevap vermişlerdi:Siz bizim heykelimizi çaldınız biz de ayagı vermiyoruz.
Enes b. Mâlik (ra) anlatıyor: Bir gün Resûlullah (sav) Ebû Zer'in (ra) elinden tutmuş olarak çıkageldi. Ebû Zer'e, - Ey Ebû Zer! Önünde sarp bir yokuş var.Oraya ancak yükü hafif olanlar çıkabilir, dedi.Ebû Zer (ra), - Ey Allah'ın Resûlü! Ben yükü hafif olanlardan mı yoksa ağır olanlardan mıyım? dedi. Resûlullah (sav) sordu: Yanında sana bir gün yetecek kadar yiyecek var mı? Evet var. Ya yarın yetecek kadar? Evet var. Yarından sonrası için? Hayır yok! diye cevap verdi. Bunun üzerine Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: Eğer üçüncü günün yemeği de yanında olsaydı, sen yükü ağır olanlardan olurdun, dedi."
Deylemi,Müsnedül-Firdevs,nr.8352;Beyhaki,İbn MübarekKitabı okuyor
RAB'DEN KORKUYOR MUYUZ?
Bu bölümün başlığı muhtemelen pek çok Hristiyan'ın üzerinde çok az düşündüğü önemli bir konuyu ortaya koyuyor. Üzerinde ne kadar da az düşünülse, bu (zarar görme pahasına göz ardı ettiğimiz) oldukça önemli bir konudur. Kutsal Kitap'ın Rab korkusu hakkında söyleyeceği çok şey vardır, ancak Hristiyanların büyük bir çoğunluğu bu kavramı
Sayfa 99 - GDKKitabı okudu
Reklam
839 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.