“Mutluluğundan feragat etti miydi kişi, onu yaşayanlardan değil ölülerden sayarım. İstediğin kadar mal istifle ambarına, krallar gibi yaşa giderse hoşuna, uçup gitti miydi mutluluğun, duman gölgesinden değersizdir bütün yaşamın.”
Uzun süren dakikalar boyunca ben kıvranmaya ve nefes alamaz hale gelene kadar emmeye ve mücadele etmeye devam etti. Diğer göğsümün ucuna geçtiğinde neredeyse en yüksek seviyeye ulaşmış durumdaydım. Hudson'ın aşkına o kadar dalmıştım ki, eteğimi çözdüğünü ve parmaklarının külotumdan klitorisime ulaştığını ancak fark etmiştim. Bu sanki, her
Sayfa 343
Reklam
Vee Othello delirdi..
"Bu salak aşkımı göklere savuruyorum, bak, uçup gitti işte. Yüksel kara intikam cehennemin yedi kat dibinden! Ey aşk, zorba nefrete bırak tacını da, gönlündeki tahtını da! Yılan dilinin zehriyle dopdolu göğsüm kabar artık!"
Bizler ki dolambaçlı sözlere meyilliyiz, Kuşlar uçup gitti diyoruz!
Onun arzuları ve sevinçleri burada yok oldu, gözyaşları burada kurudu ve gü­lümsemesi burada uçup gitti.
“Hayaller uçup gitti, hayat dediğin serttir.”
Reklam
Ve şimdi bugün, ılık, durgun ateşimin başında durup odun kırarken gördüm: Çok hafif, yumuşak bir esinti çıktı, nefes gibiydi ve onca zaman tutunan o yaprakların yüzlercesi, binlercesi dayanmaktan yorularak, inatlaşmaktan, yiğitlenmekten yorularak sessizce, hafifçe, istekle uçup gitti. Beş altı ay sımsıkı tutunup direnen yapraklar sıradan bir esintiye, hafif bir nefese birkaç dakika içinde yenik düştü, çünkü zamanı gelmişti, çünkü o zorlu direnişe artık gerek kalmamıştı. Uçuşup savrulmuşlardı, gülümseyerek, olgunlukla, savaşmadan.
Sayfa 22 - Kolektif
uçup gitti sarhoşluğum ey gönül sırdaşım bir daha doldur kadehi kan ver... o kendine tapanın kalbinin kanından ver ki sona erdireyim bu hikayeyi
Ona ne şüphe...
“Hayaller uçup gitti, hayat dediğin serttir.”
Reklam
Ancak benim için en ilginci, bütün bu olaylar karşısında sergilediğim tavır. Şimdi bile kendimi anlamıyorum! Zaten hepsi bir rüya gibi uçup gitti; hatta o güçlü ve gerçek tutkum bile, şimdi... nereye kayboldu? Aslında şimdi de, ara sıra da olsa aklımdan, "o zamanlar delirmiş miydim, tımarhanede falan mıydım, belki şimdi de tımarhanedeyim, belki bunların hepsini uydurdum ve hâlâ da uyduruyorum," diye geçtiği oluyor.
Sayfa 132 - Can YayınlarıKitabı okudu
artık çok geç,her şey için çok geç, uçup gitti elimizden o balon.
Uçup gitti miydi mutluluğun, duman gölgesinden değersizdir bütün yaşamın.
Vallahi, ben ne et ihtiyacını gidertirim, ne de bir acın karnına doyururum. Beni kesip yemekten bir sey çıkmaz, Gel, ben sen og But vereyim ki bunlar beni yemekten çok daha hayırdır. Ancak bunlardan birini senin elinde iken sana söylerim. Diğerini uiuo da- konduktan sonra, öbürünü de ovaya açıldıktan sonra söyleri di. Adami Söyle bakalım, deyince, kuş Elde edemediğin şey'in hasretini çekme, dedi. Ve adam kopa sahverdi ve Hadi, ikinciyi söyle, dedi. Kuş, daldan: Olmayan bir şey'in olacağına inanma, dedi ve uçup dağın ets ğine kondu. Sonra adama: Ey ahmak, beni kesseydin, benim karnımdan her biri yirmi miskal ağırlığında iki tâne inci çıkaracaktın, dedi. Kus bunu der demez adam hemen yere yıkıldı ve: Eyvah, diyerek çırpınmağa başladı ve: Hadi üçüncüyü söyle, dedi. Kuş: Sen daha şimdiden iki öğüdümü unuttun, üçüncüyü söylesemne kår. Sana demedim mi? Elde edemediğin şey'in hasretini çekme, mümkün olmayan şey'i de tasdik etme! Ahmak herif, ben kanım, kanadım ve kemiklerimle yirmi miskal gelmem. Yirmi miskal ağırığında iki taş karnımda nasıl olabilir? dedi ve uçup gitti. İşte bu adem oğlunun aşırı derecedeki tama'ının misalidir. Aşırı tama', hakikati görmekten insanı kör eder de olmayan şey'i olmus gibi farzeder.
İstediğin kadar mal istifle ambarına, krallar gibi yaşa giderse hoşuna, uçup gitti miydi mutluluğun, duman gölgesinden değersizdir bütün yaşamın.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.