Ahh nasıl başlasam bilemiyorum. Sakarya'dan dönerken okumaya başladığım yolda bitirdiğim müthiş bir kitaptı. Çok kez gördüğüm bu kitabı okumayı zaten epeydir istiyordum. Yazarla da tanışmış oldum bu sayede.
Romanın her sayfası su gibi aktı. Küçücük bir çocuğun gözünden cezaevi koşullarını görmekse içimi sızlattı, tüylerimi diken diken yaptı.
Adı Barış olan saf kalpli, güzel çocuğun ağzından İnci adındaki tahliye olmuş bir mâhkuma yazılan mektuplardan oluşuyor kitap. Her mektupta masum bir çocuğun sözlerini okumak, merak ettiği şeyleri sormasına tanık olmak çok özeldi. Barış keşke teller arkasındaki o soğuk duvarlar arasında yaşamamış olsaydın da bunları mektuplarına aktarmasaydın.
İyi ki okudum. Çok sevdim. Hepinize tavsiye ederim. Kendisi kısa ama etkisi büyük olan bu kitabı hepiniz okuyun, okutun. Bu arada kitabın filmi de varmış. Böyle güzel bir kitabın filmini hemen izleyeceğim. Kitabın duyulmasının asıl sebebi de sinemaya uyarlanmasıymış. Bunu kitabın önsözünde yazar şöyle dile getirmiş: "Öykü, bir rastlantılar dizisi sonucu 1989'da film olmasaydı, Barış alçakgönüllü bir kitabın sayfaları arasından mırıl mırıl konuşmayı sürdürecekti; taa ki kitabın ilk ve tek basımı kimbilir kaç yıl içinde tükenene dek."
Kitaplarla kalın...
Not: Aynı gün içinde 72.Koğuş ve Uçurtmayı Vurmasınlar kitaplarını okudum. Ve ikisinin de hapishane hayatını ele alması büyük tesadüf oldu benim için.