Her şeyi bir kenara ittim ve bütün zamanımı verdim kitaba. Bir solukta bitti . Uykum gelmeseydi uyumadan önce bitirirdim ama gözlerim dayanamadı. Livaneli’yi seviyorum. Yazdığı kitaplar hep sürükleyici oluyor insan bir an önce bitirmek istiyor. Bu kitabın kahramanı olan gazeteci kız gibi , bir merak basıyor insanı kopamıyorsunuz. Bir cinayet üzerine başlıyor kitap. Cinayeti araştırmak için geliyor başta gazeteci kızımız ama sonra kahramanımız Ahmet Arslanın anlattıkları dikkatini çekiyor ve merakına yenik düşüp günlerini geçiriyor orda. Ahmet Arslan çok garip birisi. Bana biraz Galip Derviş’i hatırlattı. Takıntılı , titiz , düzenli, insanlara asla dokunamayan,bir de canavar gibi bir köpeği var , sahibine pek sadık bir köpek. Kısacası Ahmet Arslan köpeğiyle konuşan ve kitap cenneti içinde yaşayan yalnız bir adam. Gazeteci kızın gelişiyle yalnızlığı biraz kayboluyor ortadan. Ona hikayeler anlatıyor. Hüzünlü bir hikaye var içinde .Mehmet Arslanı anlatıyor (spoiler vermemek için kendimi zor türüyorum ama vermeyeceğim sonunda ben şaşırdım siz de şaşırın:D)Sonunu merak ederek okuyacağınız ve bir sayfa daha diye diye bitireceğiniz bir kitap. Öyle de oldu. Bir sayfa daha diye diye kitap bitti. Şaşırtıcı bir sonu var . Okurken tebessüm ettiğiniz ya da çok şaşıracağınız yerler olacak. Kısacası Livaneli yine yazmış. Ve ben bunu bu kadar geç okuduğum için kendime kızıyorum şuan. Ve son olarak kahramanımızın bir sözünü söylemek istiyorum “Aşk bir uçurum kıyısında gözü bağlı yürümektir “