Vefa denilince neden dağlar gelir akla
İhanet deyince, insan.
Kırk dereden su taşıdım, olmadı
Kırkbirinci bahanem yine sen ol, Azelya
Ah Azelya,
yarim
Yar bildiğim Azelya
Sur mu üflendi, puslu gök,yüzüne
İsrafil mi oldun, ey canânım
Çektiğim onca çile reva mı, sence...
Yağmurun fedaileri hep ölü doğar
Bir tufan daha mı lazım
hakikati anlaman için ?
Ah Azelya
Üfle soğusun içimde ki kinim
neden iki yaramız bir araya gelemiyor bileyim
youtu.be/p85_2gyqpRU
Kaçıp kaybolmana fırsat veriyor pus
Elimden gittin ama içimden geliyorsun
Ağzından çıkan kalbime giriyor, sus
İşime geliyorken, gücüme gidiyorsun
Dışım bırak geçmiş diyor, içim gelecek
Gelecek diye beklerken içim geçmiş
Hem bu saatten sonra ne için gelecek?
Ona desin ki biri, bunun için geçmiş
Sabahın hayrı
Hadis-i Şerifte Buyuruldu ki:
Bir grup kimse, bazı şeyleri tezekkür ediyorduk. Ben o sırada cahiliyeden yakın zamanda çıkmıştım. "Lat ve Uzza'ya kasem olsun!" diyerek yemin ediverdim. Arkadaşlarım bana: "Söylediğin şey ne fena! Çirkin bir söz ettin!" dediler. Ben hemen Aleyhissalatu vesselam'a gelip durumu anlattım: "Allah'tan başka ilah yoktur, o tektir, şeriksizdir. Arz ve semanın mülkü O'na aittir. Bütün hamdler de O'nadır, O her şeye kadirdir!" de! Sol tarafına üç kere üfle. Taşlanmış şeytandan Allah'a sığın, sonra bir daha (bu çeşit yemine) dönme!" buyurdular.
"Mecnuuun! Hadi annem kalk sofra hazır!"
Yine aynı ses, yine aynı cümle. İlkokuldan beri hep aynı şekilde uyandırdı annem beni. Önce yumuşak bir tonda alt kattan sesleniş:
"Mecnuuun! Hadi oğlum!"
Yanıt alamayınca sesinin tonunu yükselterek merdivenlerden çıkışı:
"Mecnuuuun!"
Ve iyiden iyiye sinire kesmiş bir halde
Hüzün Mevsimi
Gece
bir tabut gibi çöker omuzlarıma
bir ölünün iç çekmesi olur rüzgar
hüzünle düşünürüm uzaktaki bir evi
yıldızlar sayılmaz: hasret uzakta
hasreti bir ben bilirim
bir de gecenin gözlerindeki baykuş
baykuş kötü kuş baykuş çirkin kuş
onu hüznümle güzelleştiririm. hüznümle
süsler. bir damın üstüne oturturum
süsler. Damımın üstüne
Vatikan’ın gelirleri başta her ülkedeki Katolikler’den kesilen Kilise Vergisi;
Aidatlar; Bağışlar; Şirket Gelirleri; Hisse Senedi-Tahvil-Bono gelirleri; Bankacılık ve Faiz gelirleri; hediyelik eşya satışlarıyla elde edilen gelirlerden oluşmaktadır. Basın yayından elde edilen reklam gelirleri de epeyce tutmaktadır.
Vatikan’ın diğer bir gelir kaynağı da Hıristiyanlığı temsil eden kişileri, örneğin İsa’yı, Meryem’i, azizleri veya sembolleri (Haç gibi) pazarlayarak kazandığı kazançlardır. Bu açıdan bakıldığında Vatikan’ın kendi Tanrısı’nı (İsa) ve dinini en iyi pazarlayan holding olduğu apaçık görülebilir!Vatikan’ın gelirleri sadece bunlar değildir. Vatikan, dünyanın önde gelen bir çok şirketinde hissedardır. Çeşitli ülkelerde sayısız gayrimenkulü vardır. Bir çok bankanın ortağıdır.
Özellikle giyim ve turizm sektörlerinde çok kâr getiren yatırımları vardır. Avrupa Birliği içinde Vatikan’a bağlı olarak çalışan “Katolik Tekstil Sanayicileri Birliği” onun çıkarlarının yöneticisi durumundadır. Benzer şekilde ayakkabı, yiyecek ve enerji ile inşaat sektörlerinde de kârlı yatırımları ve ortaklıkları vardır.Sözün kısası, 200 milyon nüfuslu ABD’yi yönetebilmek için sadece Washington’da 250.000 devlet memuru bulunduğu düşünülürse Vatikan “Mucizesi (!)” daha iyi anlaşılır. İhraç malı olarak sadece “Dualar ve Emirleri” olan bir devletin dünyanın en kalabalık topluluğunu yönetip dünyanın en zengin devletlerinden biri olabilmesi başka hangi sözcükle tanımlanabilir ki...