“Gerçekten hiçbir şey hatırlamıyorum, bana ne oldu bilmiyorum… Neden bu kadar çok Zweig kitabı okumaya başladım, bilmiyorum...”
Stefan Zweig okuyanlar bilir, Zweig'in bir kitabını okuyan kişi artık iflah olmaz ve bütün kitaplarını okumaya başlar. Adeta bir Amok Koşucusu gibi...
Peki Amok koşucusu nedir? Hemen cevaplayayım, bir tür çıldırma durumudur. Bu tabir, bugün dünyanın her yerinde benzer cinnet olaylarında faili tanımlamak için kullanılır. Kökeni bir çeşit intihar saldırısı geleneğine dayanır. Amok koşucusu sonuna kadar savaşır sonunda savaştığı şey uğruna ölür.
Hem ülkemizde, hem de dünyanın pek çok yerinde, bir dizi insanı öldürüp ardından kendisini öldüren insanların haberlerini sürekli duyuyoruz/okuyoruz. İşte bunların hepsi birer amok koşucusu. Bu durumun aktörlerinden, şayet hayatta kalanlar varsa, ifadeleri de genelde şöyledir; “Gerçekten hiçbir şey hatırlamıyorum, bana ne oldu bilmiyorum…”
İşte amok koşucusu da böyledir. Bir çıldırma haliyle harekete geçer. Kendisinin gücü kalmayacak ve artık düşüp ölecek hale gelene kadar karşısına çıkan her şeyi yok etme eğilimindedir.
Esasen yazarımız Stefan Zweig da bir amok koşucusudur. Yaşamına intihar ederek son verdiğini düşünürsek, kısmen de olsa yazarın da bir amok koşucusu olduğunu söyleyebiliriz.
Amok KoşucusuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021111.8k okunma
Ne ölüm, ne de hayat! Hiçbiri kovalamıyor beni rüyalarımda. Hiçbirinin eli bana değmiyor. Çünkü ceplerimde hiç olmadıkları kadar. Varlığıma nedensizlikten delirdim ben. Hiçbir nedeni kendime yakıştıramadığımdan. Hepsini giydim. Hiçbiri olmadı. Hepsi dar geldi. İnansaydım herhangi birine, uğruna gerekirse dünyayı kan gölüne çevirirdim. okyanuslar kırmızı olurdu. Pıhtılaşmış kanlardan siyah dağlar yükselirdi. Ama inanamadım. Bir türlü inanamadım... Bütün hayat bir ilüzyon. Benim gibi, Kayra gibi...
"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Hadi itiraf edin!
Hepiniz en az bir defa ölmeyi düşünmüşsünüzdür hayatta.
Kim bilir, belki buna kalkışan, kıyısından dönenler de vardır aranızda!
Geçenlerde bir haber gördüm, "Dünyanın en mutlu ülkesinde intiharlar neden artıyor?" Farklı zaman diliminde ise ülkemize dair bir haber gördüm: "İntihar oranlarında artış %50'lere
- Böyle bir şaheser hakkında ne inceleme ne de yorumda bulunmak haddime bile değil ama içimden geçenleri belirtmek istedim..
Nihat: "Ne istediğini bilsen canın sıkılmaz!" dedi.
Ömer, yalvarır gibi cevap verdi: "Bana istenecek bir şey söyle, uğruna can verilecek bir şey söyle, hemen dört elle sarılayım..."
Nihat güldü:
YouTube kitap kanalımda Hayvan Çiftliği kitabının da içinde bulunduğu kitaplık turu videomu izleyebilirsiniz: ytbe.one/yf0me602lnY
"Animal
You're an animal
Don't take anything less" Muse
70 yıllık bir fener.
Çok çabuk unuttuk ülkede olanları. Unutmak ve kanıksamak en sevdiğimiz şeyler oldu. "X kişi ne yapsa her
Tıp, hukuk, bankacılık -bunlar hayatı sürdürmek için gereklidir. Peki ya şiir, romantizm, aşk, güzellik? Bunlar ise uğruna hayatta kaldığımız şeylerdir!