Oralara buralara gidiyolaa kimselere haber vermiyolaa gizli gizli seviyolaa diye bir türkü vardı ah hah haa... Ağır bir adam demek ki bu Yılmaz ağabey.En azından ortalıkta aleni görüşüp üslupsuzca bu kadını hatırlamıyorum çapkınlık normaldir arkadaşıma sordum ben bu kadınla beraber oldum mu? Hatırlamıyorum dedi diye bir laf etmedi Uğur Dündar gibi.
O da doğru kadına kötü kadın diye ad takıp aşağılayıcı sözler kullanılıyor ama Metin Akpınar a Uğur Dündar 'ı niye ayıplayan yok diyor gayri meşru çocukları.Annemizi kullanmışlar, kullanılmış o adamların foyası çıksın diye bağırıp duruyor kadın.
İstanbul Türkçesi ile elit olmanın bizde de birbirleriyle alakalandırıldığının en güzel göstergesi. Gene yakın zamanda sosyal medyaya düşen eski bir kamera arkası görüntüsü, Türkiye'nin şık ve gözde gazetecilerinden Uğur Dündar'ın "İstanbul Türkçesi ile adam dövmesi"nin göklere çıkarıldığını gösteriyor bize. Demek ki şık bir konuşma stili normalde aşırı hassas sosyal medya kullanıcısının şiddet ve küfrü bile sempatik bulmasına yol açabiliyor.
Elitler kendilerine avantaj sağlayacak bir dil rejimini sadece modern zamanlarda üretmedi aslında.
Gayri meşru çocuksa kendisini gizlemesi gerekirdi ne kurcalayıp duruyor TV lerde diye baştan demiştim.Birinin annesine bu lafı edeceği beklenen bir laf.Sen gayri meşru çocuksun madem çeneni tut kendini niye ifşa edersin tüm millete.Babam Metin Akpınar ablamın babası Uğur Dündar diye sayıp duruyor.
Ahlâki mevzuların bahsi geçince mangalda kül bırakmayan sol cenâhın sanatçı kesiminden en büyük temsilcileri diyebileceğimiz Metin Akpınar ve Uğur Dündar'a sesleniyorum,
"Siz bir solcuya yakışanı yaptınız. Başınızı dik tutun..."
uğur dündar, sinek kaydı tıraş olmuş cübbeli ahmet'tir, alkol kullanan halil konakçı'dır, kendini ilerici ve çağdaş zanneden ihsan şenocak'tır, seküler ortamlara takılan turgay güler'dir, kendi mahallesinin cem küçük'üdür, ibrahim karagül'üdür.
Tıpkı büyük şair Ziya Osman Saba’nın unutulmaz dizelerinde anlattığı gibi:
“ Bahtsızların biraz gülümsemesi, körlerin gün görmesi, mümkündür bütün mucizeler…”