Selamun aleyküm. Bir şey deneyeceğim. Bu aslında bir inceleme ama buradakileri incelemelerin aksine ilginç, daldan dala atlamalı, bol alıntılı, güldürmeden düşündüren uzun bir inceleme. Aynı şeyleri farklı cümlelerle aktaran kitaplardan alıntılar yapıp karma olarak sunacağım bir inceleme. Yazı boyunca yaratıcının varlığına dair bir ispat
“Başkası olsa kaçıp giderdi. Ama Mam,
başkaları onun çektiği acıları çekmesin diye
savaşmaya devam ediyor” (Angelina Jolie).
Kadınların acı çektiği, hor ve hakir görüldüğü, bir eşya gibi alınıp satılarak istismar edildiği bir dünyada çocukların mutlu olması, erkeklerin mutlu olması, toplumların mutlu ve sağlıklı olması mümkün müdür? Elbette
“Dahi olmak yeterli değil. İnsanların kalbini değiştirmek cesaret ister.”
~Yeşil Rehber (Green Book)
U S A! United States of America! Yani; Amerika Birleşik Devletleri! Elli eyalet ve bir fedaral bölgeden oluşur. “American Dreams” yani Amerikan Rüyası şişirilmiş bir balondan ibarettir. Amerikalıların bir lafı vardır, “Bullshit” yani
İnceleme 09 Ekim 2020 Tarihinde Hozomuz tarafından alıntılanarak paylaşılmıştır, sevgiler Hozom. :)
twitter.com/jeandpardaillan...
Birincil elden olmayan kaynaklarla Tarih üretimi yapan insanların tarihe en büyük zararı verdiği ortadadır. Günümüzün bir hesaplaşması olsa da, geçmişte de benzer şeylerin olduğu,
Herhangi bir eserde intihar konusunu anlatmak, okura hissettirebilmek her zaman için zor olan bir anlatımdır. İntiharın somut gerçekliğinin tasviri bir yana, intihar sürecinde bir insanın içinde bulunmuş olduğu zihinsel bunalımlar ve mantıksızlıkların resmedilmesi her zaman için en zor olan anlatımlardan biridir. Birçok eser, birçok felsefi metin
Senelerdir kitaplığımda duran ve okumak için doğru anı beklediğim kitap, Uçurtma Avcısı.
Nereden bilebilirdim ki kapağındaki uçurtmanın ve maviliğin bir hüznü tasvir ettiğini.
Nereden bilebilirdim ki okuyup kitaplıktaki yerine bıraktıktan sonra bir daha eskisi gibi hissetmeyeceğimi.
Size burada tarihsel açıdan ülkelerin birbirini nasıl yok ettiğini anlatmak isterdim ama böyle yapmayacağım.
Sadece Emir ve Hasan'ı anlatacağım. Çünkü bu iki çocuğun saf duyguları her şeyi daha net hale getirecektir.
Emir, zengin bir efendinin tek çocuğudur. Hasan ise aynı evin hizmetlisinin oğludur. Süt kardeş olan bu iki dostun günleri beraber geçmektedir.
Oyunlar, masallar, kutlamalar, uçurtmalar...
Bir yandan da ülkede yapılan devrim, değişim ve etnik sorunlar.
İhanetler ve sadakat...
Bir gün ikisi de uçurtma şenliğine gider ve gökyüzünde mağlup ettikleri son uçurtma kaderlerini tamamen değiştirir.
O gün hayatında ilk kez zafer kazanan Emir, Hasan'ın yenilgisine sessiz kalır.
Hiçbir şey artık eskisi gibi değildir.
Yıllarca ayrı ülkelerde farklı hayatlar sürdürmeye devam eden iki arkadaşın yolları bir telefon ile yeniden kesişir. Emir aniden terk ettiği topraklara geri dönmek zorunda kalır.
Bu sadece bir geri dönüş değil gerçeklerle yüzleşmek için kaderin oyunudur.
Her ne kadar durağan ilerleyen, betimlemelere çok fazla yer veren bir kitap olsa da sayfaları çevirdikçe şaşkınlığımın arttığını, boşluğa bakıp sessizce kaldığımı gizleyemeyeceğim. Bu kitap sessizliğin ve hüznün eseridir.
Savaşın etkileri ve zalimlik devam ederken gerçekleşen olaylar sizi derinden etkileyecek. İnanamayacaksınız.
Ülkeler geliştikçe o ülkenin insanları ölümle sonuçlanabilecek ilkel göç yollarını göze alamıyor, daha risksiz yolları tercih ediyor, ilkel göç yollarını, gelişemeyen ülkelerin ölümü göze alabilecek kadar umutsuz insanlarına bırakıyordu.
Ama bir şeylerin tepetaklak gitmekte olduğu hissi vardı. Her şeyin çivisi çıkmıştı. Sefahat had safhadaydı. Çok fazla yoğunluk vardı. Çok fazla değişim. Çok fazla acıyla başa baş giden çok fazla mutluluk. Aşırı bir yoksulluğun yanında aşırı zenginlik. Dünya hızlanarak daha gürültülü bir yer haline geliyor, sosyal sistemler de caz müziği kadar karmaşık ve bölük pörçük şeylere dönüşüyordu. Bu yüzden bazı yerlerde sadeliğe, düzene, günah keçileriyle zorba liderlere, ülkelerin de dinler ya da mezhepler gibi olmasına karşı duyulan güçlü bir arzu vardı.
Issız bir evde,
Korkudan ağlayabilseydim;
Gözlerimi çıkarabilsem de,
Yiyebilseydim;
Senin sesin için yapardım
Bunları,
Yaşlı portakal ağacı sesin;
Senin şiirin için yapardım