Milli şuur uyanık olunca iltimas, rüşvet ve haksızlık kalkar. Hizmeti olanların hizmeti inkâr olunmaz. Tarihi şahsiyetlere gerçek değeri verilir. Ne ufacık kusurları yüzünden dev gibi adamlar küçültülür, ne de gerçeğe dayanmayan büyüklükler dolayısıyla ahlâksız insanlar devleştirilir. Avukatlar millete hakâret etmiş yabancıların savunmasını üzerlerine almaz. Soysuzlaşmış tipler, yarı çılgınlar, millî dili doğru dürüst bilmediği halde kendini gençliğin önderi sayan manyaklar ve budalalar, gazete ve dergilerde, kendilerinden daha kuvvetli olanlara, fikir ve ülkü savunması perdesi altında, kendi cüce şahsiyetlerinin reklamını yapamaz.
Milli Şuur UyanıklığıKitabı okuyor
Bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. Kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. Kendisine bir ülkü edinen çok az. Umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: "Yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?" Öte yandan iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar. İnsanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. Herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor. Herkes kendini düşünüyor. Kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor.
Sayfa 27 - Prof KitapKitabı okuyor
Reklam
1979
Muhalefet günlerinde "Ülkü Ocaklarına silah veren yüzbaşılar" için önerge hazırlayan CHP, hükümete geldiğinde bu yüzbaşıların kılına dokunamazsa, biz neyin tartışmasını yapıyoruz Allah aşkına?
308 syf.
·
Puan vermedi
·
11 günde okudu
Hafızaları alt üst eden “Ruh Adam”
Bu incelemeyi bir o kadar çok yapmak isteyip bir o kadar da nasıl toparlayacağım konusunda tereddütte kalmamı hesaba katmazsak gelin detaylara bakalım. Kitabı alıp okumadan önce Hüseyin Nihal’in fikir dünyasına bir göz atmakta fayda var diye düşünüyorum. Herkes kitaplarında kendinden izler taşıyor fakat Atsız bu kitabında açık bir şekilde
Ruh Adam
Ruh AdamHüseyin Nihal Atsız · Ötüken Neşriyat · 201926,7bin okunma
Herkes için adalet ülküsü
Yeniden altını çiziyorum: Ülkü ve herkes için, çünkü insanoğlu, yaratılışından beri bu ülküye, bu içinde bülbüllerin şakıdığı bahçeye, bu içinde dünyanın insanlara ve insanların öteki insanlara karşı bir yabancı olarak karşı çıkmadığı, tersine, dünyanın ve insanların tek ve aynı maddeden yoğrulduğu bir uyum ülküsüne yürekten bağlıydılar.
Sayfa 18
Bir millet yükselme iradesini taşımazsa, kendine güveni olmazsa, başkalarını taklitten başka bir şey yapmazsa, geçmişiyle övünmezse, başkalarından üstün olmak istemezse, ülkü için ölümü göze almazsa, savaştan korkarsa, o millet içinden çürümüş demektir.
Reklam
263 syf.
·
Puan vermedi
Yeşil geceye gelecek olursam,Reşat Nuri'nin Kavak yelleri ile beraber bana göre olay örgüsünden uzak,verilecek mesajlardan yana oldukça geri planda kalmış eseri. Peki bunu niçin söylüyorum.Öncelikle kitaptaki kelimeler eski kelimeler olduğu için çok ağır ayrıca kitapta betimleme konusunda(Reşat Nuri'nin diğer eserlerine göre) oldukça geri planda.Bu da anlatımı zorlaştırmakla birlikte verilen mesajları okur tarafından çok iyi anlaşılamamasına sebep olmaktadır. Bu kitap benim Reşat Nuri Güntekine olan bakış açımı da oldukça değiştirmiştir.Ayrıca kitap karşı tarafa oldukça önyargılı davranmaktadır.Bu da Reşat Nuri Güntekin'in kitaplarına uymayan bir Sergüzeşt. SPOİLER Bu mukaddimeden sonra yeşil gece kitabıyla ilgili tahlilime başlıyorum.Kitap, hayatına softa olarak başlayan, yaşadığı deneyimlerden sonra dine daha doğrusu dine inanan insanlara karşı oluşturduğu önyargısıyla kendine yeni bir ülkü ve ilke edinen öğretmen Şahini konu almaktadır.Eğitim aldığı yerden sonra İstanbul'u seçmeyip Sarıovayı seçen öğretmen Şahin anadoluda edindiği ilkeyi çocuklara gençlere aşılayarak gelecek Türkiyesinde edindiği amaç doğrultusunda yer almak istemiştir.Bu bilgiler ışığında da sorulması gereken sorular şunlar:İstanbul'dan gelen mektep hocasına karşı Anadolu halkı kendi mücadelesinden ve idealinden vazgeçecek mi?Ayrıca halkın Şahin öğretmene ve öğretmenin idealine vereceği tepki nasıl olacaktır?Bunları daha da açarak kitapla aranızdaki ilişkiyi açmak istemiyorum.
Yeşil Gece
Yeşil GeceReşat Nuri Güntekin · İnkılâp Kitabevi · 20183,454 okunma
"Ötüken'i göremeyecekti belki... Fakat, bir ülkü uğrunda Vuruşarak ölecekti!"
Çağdaş edebiyatımızın birçok önemli simaları, eski ve uzak uygarlıkların şiirlerinden çeviriler yapmışlardır: Orhan Veli Kanık, Asaf Halet Çelebi, Oktay Rifat, Sabahattin Eyuboğlu, Can Yücel, Ülkü Tamer, A. Turan Oflazoğlu, Cemal Süreya, A. Kadir ve Azra Erhat, Selahattin Batu, Tahsin Yücel, Said Maden... Çeviri sanatındaki ustalıklarıyla tanınmış olan Said Maden, Cevat Çapan, A. Sami Akalın, Bülent Ecevit, Rüştü Şardağ, İsmet Zeki Eyuboğlu, Gürkal Aylan, Yekta Ataman, Mustafa Canpolat, Sami Ferliel, Musa Baran ve başkaları bu alanda Türk şiirine büyük yararlar sağladılar. İsmail Hikmet Ertaylan, Samim Sinanoğlu, Nihad Çetin, Muhaddere N. Özerdim, Ali Nihat Tarlan ve Cemil Meriç'in kitapları ya da makaleleri bu edebiyatların tarihini ve geniş estetik çerçevesini verdi bizlere. Kitaplarıyla en değerli katkıları yapanlar, çin ve japon şiirinde A. Sami Akalın, Homeros'tan çevirileriyle A. Kadir ve Azra Erhat, Hint edebiyatı tarihiyle Cemil Meriç, Yunan ve Latin antologyalarıyla Oktay Rifat, Latin ozanlarından çevirdiği kitaplarıyla İsmet Zeki Eyuboğlu, Yunan trajedi yazarlarından çevirileriyle Sabahattin Eyuboğlu ve Güngör Dilmen, Sappho kitabıyla Cevat Çapan ve kapsamlı antolojileriyle Said Maden olmuştur.
Gazetelerde çok görülen, siyasilerin dillerinde dolaşan “aşırı sağ” deyimi yanlış olarak kullanılmaktadır. Çünkü aşırı sağ diye çok defa İslâm beynelmilelcileri kasdolunmaktadır. Geçen yılın sonlarında yakalanan “Hizbüttahrir” adlı derneğin hilâfetçi olduğu, Türkiye’yi şeriate göre idare etmek istediği, resmî dil olarak Arapça’yı kabul ettiği açıklanmış ve başlarında bir Arap bulunan bir grup “aşırı sağcı” diye vasıflandırılmıştır. Şimdi soğukkanlılıkla düşünülsün: Türk milletinin üstünlüğüne inanmış ve bütün Türklerin birleşip tek devlet halinde toplanmasını ülkü edinmiş Türkçülerle bu yobazlar aynı grupta nasıl toplanabilir? Yalnız Türklerden mürekkep bir devlet kurmak isteyen Türkçülerle, Müslümanları bir devlet yapıp resmî dilin Arapça olmasını isteyenler bir tutulur mu? Türk devletinin büyük makamlarında yarımkan Türklere bile tahammülü olmayan Türkçülerle başkanlarını Araptan seçen kişiler aynı kazanda kaynar mı? Demek ki aşırı sağ veya sağ tabirleri yanlış kullanılmaktadır. İdeoloji bakımından “sağ” milliyetçiliği, “sol” beynelmilelciliği temsil ettiği için sağda Türkçüler, solda da beynelmilelciler vardır. İster dünya beynelmilelcisi, ister İslâm beynelmilelcisi olsun, Türklüğü başa geçirmeyen, ihmal eden veya yok sayan bütün düşünceler soldur.
Sağcı Kimdir?Kitabı okuyor
Reklam
Ölümü seven milletlere, hayat kollarını açar. Böylelikle millî ülkü bir gün gerçekleşiverir.
Türk BirliğiKitabı okuyor
70'li yıllarda Türkiye'de de Avrupa'da olduğu gibi coşkulu bir atmosfer vardı. Sol fikirler destek bulmaya, yandaş kazanmaya başlamıştı. Bir tür 68 Mayıs'ı yani... Ama orada, gelenek her zaman daha güçlüydü. Bir tepki hareketi ortaya çıktı. Aşırı sağcılar, Alpaslan Türkeş adında birinin etrafında örgütlendiler. Önce üniversitelerde küçük gruplar oluşturdular, sonra Anadolu'da gençleri örgütlemeye başladılar. Bunlar kendilerine "Bozkurtlar" diyordu. Ya da "Ülkücü Gençler"; dernekleri de "Ülkü Ocakları"ydı.
Sayfa 204Kitabı okudu
ÜLKÜ BABACAN yazdı... "binlerce kuş cıvıltısı bırakmış yüzünden geçen sabahlar " Mehmet Binboğa Çoook teşekkür ederim yüreğin kaleminden soğumasın .. "Hoşça kal aşk" EFELYA
EFELYA üzerine notlar... Ülkü Babacan yazdı. Yargılandılar sanmayın zaten herkesten önce onlar birbirini kelepçeledi düş ininde. Demir parmaklıklar ardından kenetlendi parmakları bir iç hesaplaşmanın söz geliminde. Hakimi de onlardı bu celsenin savcısı ,avukatı da. Hatta mübaşirin diline verdiler adlarını. Yıkıp dökmediler sessizce yıkıldılar, en sarısından aşık olup fay hattında yürüdüler,gönülleri akıllarına değmedi bir süre. An anı yakaladı, yakaladıkça düğümlendiler, kimseye çözdürmediler kendilerinden önce. Ben ve onlar gözüme yansıyan iki göz. Her çevirişimde sayfayı kırlarda soluk soluğa bir dokunuş ne kadar mahkûm. Gelmeye geç, gitmeye erken miydi ne, ama daha elveda diyemeden eskimişti gün. Yoktu şahitleri yalanladılar birbirlerini konuşan sessizlikte. Ne kadar yasaksa aşk, o kadardı işte. Üflediler söndürdüler güneşi, iki ayrı sabaha uyudular. Ülkü Babacan ....... EFELYA (Roman ) Mehmet Binboğa Haydi, arkası gelsin arkadaşım ...
Gülmek için yaratılmış Gözlerde yaşlar niye? Sevmek için yaratılmış Kalpler hep bomboş niye? -Ülkü Aker
Resim