Yaşamın kaynağı zıtlıklar arasındaki uyum, devinim ve denge olunca, insana ne zavallı bir kul, ne dünyayı kasıp kavuran zalim bir efendi olmak yakışır. İnsana yakışan şiirdir, insana insanı arattıran ve bulduran da...
Bir gün geride yaşam kalmaz, ama yaşamdan geriye şiir kalır. Şiirde ayakta kalan ise; onun imge ve sözcükleri değil, ona sorduğun bir soruya verdiği yanıttır. Ya da onun sana sorarak yanıtlamanı beklediği soru.
Şairler, cam kırıklarını gözlerinde taşırken yıldızların sütünü sağar. Kimi kırk odalı yüreklere, kimi demir perdeli ülkelere benzer. Şairler evlerine suçlu döner. Belki gerçekten bir şey aramaya çıkmışlardır yollara, belki bir kaçıştır onları şiire sürükleyen. Hep dikenin saplandığı anda yaşarlar ve onların da yürekleri bazen akortsuz ağlar.
Başlamadan bitirdiğim şiirlerimin satır aralarını yazmak zorunda hissettiğim an, eylemlerimin süreceğinin de farkına vardığım andır. O günden bu yana yollardayım.
İki Ölü KanaryaZehra Yiğiter · Chill Yayınevi · 201858 okunma
Kocan seni döverse babanın evine git. "Senin yanın kocanın evi, gelinlikle gittin kefenle çıkarsın" diyeceklerdir. O zaman karakola sığın. "56. şikayetini de aldık, hadi evine dön, inşallah ölmez de sağ kalırsan seneye belki koruma veririz" derlerse yılma, kadın sığınma evine git. "Yer kalmadı, kapasitemizin çok
"ÖYLESİNE HÜLYA, KUTSAL VE UZAKSIN Kİ..."
"Beklemek cehennemdir." demiş Shakespeare. Peki ya ne kadar beklersen bekle gelmeyeceğini, o gönlüne hiçbir zaman konmayacağını, senin yanındayken bile kalbinin sana ait olmayacağını, bilmek?
Ahmet Arif...
23 Nisan 1927'de doğdu. Özellikle tam tarih vermek istedim çünkü ikimiz de
Yıl 1994...
Nisan...
Ablam 2 yaşında. Babam Erciş'te usta birliğinde. Ablamın da dillendiği zamanlar artık. Aile büyüklerimiz, konuşturmaktan büyük zevk alıyorlar. Telefon yok. Babamın sesini duyamıyor yani ablam, fotoğraflarını gösteriyorlar, sürekli ondan bahsediyor annem, unutturmuyor. "Taaa Van'da baban!" diye öğretiyor ablama.
Şeker Portakalı’ndan beri beni en çok duygulandıran kitap…Zaten sulu göz biriyseniz ve aynı zamanda duygusal olarak zor zamanlar geçiriyorsanız yaklaşmayın; çünkü bir ağrılı yük daha biniyor derdinize, bu hikayeyle…
Charlie’nin dramatik hikayesine şöyle kısaca göz atacak olursak (ki bence siz kesinlikle derinlemesine göz atın) şöyle:
Charlie, normal insanların zeka düzeyine oranla daha düşük zeka düzeyine sahip bir bireydir. İnsanlar tarafından hor görüldüğü halde, asla bunun farkına varmadığı bir masumiyete, biyolojik olarak 32, zeka olarak çocuk yaşa ve davranışlarına sahiptir.Ama Charlie onun deyimiyle akıllı, yani bizler gibi sıradan bir birey olmak istemektedir. Bu hayalini gerçekleştirebileceğini söyleyen bir kaç bilim insanının deneyi için denek olmayı kabul eder. Hayvan denek olan Algernon isimli fareyle böyle tanışır. Bundan sonra Charlie’nin ‘ilerleme raporlarıyla’ hikayesi başlar.
Çok akıcı,etkileyici ve sorgulatıcı bir eserdi. Aklımızı, benliğimizi, insanlığımızı, varlığımızı, egomuzu, psikolojimizi ve yaşamımıza dair bir çok şeyi sorgulattı bana. Duygular o kadar iyi verilmişti ki, Charlie’yle beraber yaşadım yaşadıklarını…
Şiddetle tavsiye ediyor, ille de okuyun diyorum! Sağlıkla ve kitapla kalın.