Hayret verici derecede isabetli astronomi tabloları hazırlamışlardı.
Hayatı boyunca astronomiye tutkuyla bağlı olan Semerkant' ın hükümdarı Uluğ Bey yıldız yılının süresini Kopernik'ten daha doğru bir şekilde hesaplamıştı ve tespit ettiği dünyanın eksen eğikliği öylesine isabetliydi ki bugün bile kabul görmektedir.
Uluğ Bey' in talebesi Ali Kuşçu kuyruklu yıldızların hareketlerinin dün yanın döndüğünün ampirik bir kanıtı olarak kabul etmiş ve astronomiyi "doğa felsefesinden" tamamıyla bağımsız kılan ilk isim olmuştu.
*****
İlim talep etmek her Müslümana farzdır.
*****
-Semerkant'ın idarecisi ve gökbilimci Uluğ Bey'in, 1420'lerde yaptırdığı medresenin duvarına yazdırdığı Hadis (Ebu İsa Muhammed Tirmizi (824-892) tarafından kayda alınmıştır).
Uluğ Bey hiç şüphesiz onuncu asırdan beridir Orta Asya'da ortaya çıkmış en ciddi eğitimciydi. Hükümdar Abdullah'ın Nişabur'daki başkentinden Horasan' ın tamamında eğitimi yaygınlaştırmaya çalışmasından bu yana bir ilkti.
Bir yerde Uluğ Bey on iki ayrı kurumdaki on bin talebeye maddi destek sağlıyordu. Bunlardan beş yüz kadarı matematik konusunda uzmanlaşmışlardı. En büyük gayretleriyse baş kentte olmuştu. Bugün Semerkant'ın tam göbeğinde bulunan Registan Meydanı' nda Uluğ Bey' in 1417'de inşa ettirdiği medrese durmaktadır.
Uluğ Bey'in aynı zamanda Moğolların meydana getirdiği tahribattan beridir ilk defa Semerkant' a bir kütüphane kurdurması sayesinde bütün bu ilim dalları bir kez daha Semerkant'ın seçkinleri için ulaşılabilir olmuştu.
Uluğ Bey'in inşa ettirdiği medresenin duvarındaysa kendine değil Peygamberine ait bir hüküm vardı: "İlim tahsil etmek erkek ve kadın her Müslümana farzdır."
“ ‘Allah’ı neden göremiyoruz?’ diye sordu. Dedesi ‘Her yerde de ondan” dedi. ‘Her yerdeyse neden görmüyorum?’ diye sordu. Dedesi ‘Her yerde olan hiçbir yerdedir’ dedi. “
Âdemoğlu dünyaya düştü düşeli bir avuç kadar çehrede çeşit çeşit insan geldi geçti bu diyardan. Çehreleri olduğu kadar duyguları, düşünceleri, eylemleri de birbirinden farklı
Nasıl yazsam nasıl başlasam da anlatsam? Ne güzel ne şahane bir kitaptın öyle.. Hayır bir kitap değildi okuduğum, çok nadir hissederim bunu, bazı kitapları okurken sizi öyle doyurur öyle doyurur ki sanki bir kaç kitap okumuş gibi hissedersiniz..
Ali Ural'ın ilk kitabı bende..belki çoğu insanın çokça okuduğu 'Posta kutusundaki mızıka' adlı kitabın yazarı..
Kitaba gelince, 41 insan.. Yazarın şahane yorumlarıyla 41 sanatçı..
bakın Michelangelo' yu nasıl anlatıyor ;
"Ey renkleri Tanrı'nın tezgahından tuvaline taşıyan çırak! Dört ruhunu masaya yatır! Ressam, heykeltıraş,mimar ve şair. Hangisi sensin bak? Ey ölümü,günahı,umutsuzluğu ve yakarışı dört ana renk yapıp, bütün eserlerini bu renklerin tonlarından elde eden simyacı! Ey Michelangelo! Ekleyerek değil Eksilterek bütünü arayan üstad!"
Ne güzel kalemi var ah ne güzel..
Belki bi yerlerde okuduğumuz bildiğimiz nice insan var.. Abdülkâdir-i Geylânî,Yusuf Has Hacip,Lokman Hekim,Uluğ Bey,Fuzûli,Mimar Sinan..ve nicesinden biri Descartes :
" 'Ben'imin büsbütün mükemmel olmadığını ve 'Ben'den daha mükemmel bir varlığın olduğunu seziyorum.Bu seziş bana nereden geliyor? Yokluktan gelemez.Kendimden de gelemez.Öyleyse o seziş bana öyle bir varlık tarafından verilmiş olmalı ki, O benden mükemmel ve bütün kemâlâtı nefsinde toplayan bir varlık olsun.En mükemmel varlık Tanrı'dır ve bize kemâlât O'ndan gelir".diye haykırıyor..
Ve niceleri..nicesini anlatan, 167 sayfacığa sığdıran Ali Ural..kalemine sağlık..
Keyifli okumalar.. :)